ÖDÜNÇ ALINAN ZAMAN...
İnsan için dünyadaki en büyük kayıp ve ahiret için en büyük zarar; yanlışın gölgesinde geçen ömürdür. İlahi adalet tecelli ettiğinde bu kötü gidiş, kötü sonuç olarak görülür. Tatlı tatlı yemenin acı acı karın ağrısı olunca anlaşılır yemeğin yanlış ve zararlı olduğu ama artık işin bedel ödenme bölümüne geçilmiştir. Yanlış bir iş yapıldığı andan itibaren geçen zaman, gelecekten ödünç alınarak kullanılan zamandır. Bir gün mutlaka hakikat ortaya çıkacak ve yanlışın bedeli ödenecektir. Dünyada ödenmese bile ahirette kişiyi müflis yapacaktır. Dünyada bedeli ödenmeyen yanlışın ahiret bedeli çok daha ağır olacaktır. O nedenle de Yüce Allah nasuh tövbesini günahkârlar için, helalleşmeyi de haksızlık yapanlar için ihdas ve ihsan etmiştir.
İnsan, irade sahibi bir varlık olarak her an bir tercihte bulunur. Doğru ile yanlış, hak ile bâtıl, adalet ile zulüm arasında yapılan her tercih; hayat defterine kaydedilir. Ne var ki insan bazen kendi nefsine uyar, çevresel baskılara boyun eğer veya kısa vadeli çıkarları uğruna yanlış bir iş yapar. İşte o andan itibaren hayatında akan zaman artık ona ait değildir; bu zaman geleceğinden çalınmış, “ödünç alınmış zaman”dır. Çünkü yanlışla yaşamak, hakikatin üstünü örtmek demektir. Ve örtülen her hakikat, zamanı geldiğinde ortaya çıkacak; her yanlışın bir bedeli mutlaka ödenecektir.
Kur’an-ı Kerîm’de bu ilahi hakikate defalarca vurgu yapılır. “Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür. Kim de zerre kadar şer işlerse onu görür” (Zilzâl, 99/7-8) ayeti, zamanın ve yapılan işlerin boşuna olmadığını açıkça ortaya koyar. İnsan bir yanlışı........
© Denge
