MODERN ÖZGÜRLÜK…
Zamanın hızla aktığı, değerlerin ise yavaş yavaş eridiği bir çağın içindeyiz. “Özgürlük” kavramı, yüzyıllar boyunca insanın en kutsal ideallerinden biri olmuştur. Ancak bugün bu kavram, özünden koparılarak bambaşka bir şekle bürünmüştür. Modern insan, özgürlüğü; sınırsızlık, başıboşluk ve hiçbir değere bağlı kalmama olarak algılamaktadır. Oysa özgürlük; nefsin değil, aklın ve vicdanın hâkimiyetidir.
Toplumlarda ahlâkî çözülme başladığında, ilk sarsılan kurum “aile” olur. Çünkü aile; sevginin, sadakatin ve aidiyetin beşiğidir. Bugün “modern yaşam” adı altında; evlilik dışı ilişkiler normalleştiriliyor, mahremiyet değersizleştiriliyor, eşler arasındaki güven ise zayıflıyor. Sosyal medyanın açtığı sınır tanımaz alanlarda özel hayat, kamu malı hâline gelmiş durumdadır. İnsan, kendini ifade etmenin adını “özgürlük” koyarken; aslında kendi mahremiyetini tüketiyor. Boşanmaların artması, evlilik yaşının yükselmesi, evlilik dışı birlikteliklerin sıradanlaşması; tesadüf değildir. Çünkü modern özgürlük anlayışı, bireyi yalnızlaştırarak “ben merkezli” bir hayatı teşvik etmektedir. Oysa insan, “biz” olmadan “ben” olamaz. Aile kurumu olmadan insanın anlamı eksiktir.
Sosyolojik açıdan bakıldığında, modern toplum bireyi merkeze alırken, toplumsal değerleri ikinci konuma itmektedir. “Kendi hayatım, kendi tercihim” sloganı, sorumluluğu reddeden bir kuşağın ilkesi hâline gelmiştir. Bu anlayış,........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein