İHANET VE SADAKAT...
"Gönlünde ihaneti olanın işinde sadakati olmaz..." ihanet ve sadakat; insan ilişkilerinin iki zıt kutbudur. Biri güveni kemiren bir zehir, diğeri ise güvenin kök saldığı bir çınardır. Bir kalpte ihanet filizlenmişse, orada sadakat yeşermez. Bu hakikat; hem bireysel ilişkilerde hem de toplumsal yapıda kendisini açıkça gösterir. Kur'an ve Sünnet, sadakati emreden ve ihaneti yerin dibine batıran bir ahlak inşası sunmaktadır.
İslamda sadakat çok önem arz eder ve tüm ilişkilerin harcını oluşturmaktadır. Yüce Allah, sadakati imanla ilişkilendirerek şöyle buyurmaktadır; "Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamber'e hainlik etmeyin; bile bile emanetlerinize de hainlik etmeyin." (Enfal, 27) Sadakat, yalnızca sözle değil; kalple, eylemle ve istikrarla ortaya konan bir değerdir. Eşler arası ilişkilerden devlet yönetimine, ticaretten dostluğa kadar hayatın her alanında sadakat; Müslümanın şiarıdır.
Peygamber Efendimiz (sav) sadakatin zirve örneğidir. Q kendisine türlü türlü eziyet edenlere karşı bile emanete ihanet etmemiştir. Hicret esnasında, Mekkelilerin kendisine bıraktığı emanetleri Hz. Ali'ye teslim edip sahiplerine iade ettirmiştir. Bu olay, sadakatin imanla nasıl iç içe olduğunu açıkça gösteren örnek davranıştır.
ihanet; güveni yıkmak, emanete ihanet etmek, sırları satmak, söze sadık kalmamaktır.
Peygamberimiz, münafıkların üç alametini sayarken şöyle buyurmaktadır; "Münafığın alameti üçtür; konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder." (Buhârî)
ihanet; sadece kişinin ahlakî çöküşü değil, aynı........
© Denge
