HIRÂ: VAHİYNİN KONUŞTUĞU DAĞ...
Mekke’nin gürültüsü, çarşıların kalabalığı, ticaret yollarının karmaşası bile insanı kalabalığın ortasında yalnız hissettirebilir. Tarih bunu defalarca görmüştür. Kalabalıklar içinde yalnızlık hisseden çokça insan olmuştur ki; Peygamberler bu sıralamada en başta gelmektedir. Ama bir insan da vardır ki Peygamberlik görevi verilmeden önce kalabalıktan uzaklaşıp, kalabalığın kaderini değiştirmek için yalnızlığa sığınmıştır. Bu insan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.).dir. O’nun tefekkür ettiği, gözyaşı döktüğü, arayışa koyulduğu yer ise Mekke’nin üstünde bir sessizlik anıtı gibi yükselen; Hırâ Dağı'dır.
"Hırâ" adı bile insanın içine bir ürperti verir. Sert kayalarından, dik yamaçlarından çok öte bir anlam taşır. Bu dağ, bir kaya yığını değil, beşeriyetin yeniden doğduğu rahim gibidir. Zira insanlık, burada yeniden nefes almış, zulmet burada dağılmış, hakikat burada doğmuş, insanlık buradan başlayan yolculukla huzur bulmuştur. Çoğu insan burayı sadece bir dağ görür fakat kalbi uyanık olanlar, Hırâ’ya bakınca vahyin ayak izlerini görmektedir. Bir dağın sessiz duruşunun ardında, Cebrâil’in kanat sesleri gizlidi..Mağaranın karanlığının içinde, insanlığın aydınlığı saklıdır.
Resûlullah (s.a.v.), Hırâ’nın yollarını sadece ayaklarıyla değil, gönlüyle de aşmıştır. Mekke’deki haksızlıkları, putların gölgesinde ezilenlerin sessiz çığlıkları, kabile kavgalarını ve insanın insana zulmettiği o karanlık günleri düşündükçe içi daralmış, ortamdan uzaklaşarak, tefekkür yapmak için dağın mahremiyetine sığınmıştır. Hz. Muhammed’in gönlünün daraldığını Hırâ görmüş ve anlamış, Hz. Muhammed’i bahrına basarak Onu misafir edip ev sahipliği yapmıştır. Bu durum; kainat fıtratının paslanmış müşrik kalplerine karşı bir........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein