menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kitap Yorum: Genç Werther’in Acıları, Johann Wolfgang von Goethe

13 0
22.08.2025

“Neden, ister felsefede ya da politikada, ister şiir ya da sanatta olsun olağanüstü kişilerin hepsi melankoliktir?’’ Aristoteles’e ait bu soruda kastedilen olağanüstü kişilerden birisi olan Alman yazar Johann Wolfgang von Goethe, Genç Werther’in Acıları ile hiç şüphesiz edebiyat dünyasının en melankolik karakterlerinden birini yaratır.

Tıpkı bu duygulu genç Werther gibi, öğrenme arzusuyla dolup taşan ünlü düşünürün, kendi duygu dünyasının yaratıcı yoğunluğunda kaleme aldığı bu eserle; hem insanın çelişkilerle dolu duygu dünyasına daldığını, hem de özgür bir bireyin nasıl olması gerektiğini birey–toplum ikilemi üzerinden ele aldığını görüyoruz.

’Böyle mi olmalıydı? İnsanın mutluluğu, aynı zamanda kederinin kaynağı mı olmalıydı?’’

Genç Werther’in Acıları’nda, aynı isimli karakterin, yaşadığı şehri terk edip Wahlheim adındaki kasabaya taşındıktan sonra orada tanıştığı soylu bir ailenin kızı olan Charlotte’a (Lotte) olan imkânsız aşkı nedeniyle intihar etmeye karar veren bir adamın hikâyesini okuruz. Tanıştığı andan itibaren onunla çok iyi anlaşan Lotte’nin Albert isimli saygın biriyle nişanlı olmasından dolayı ona kavuşamayacağını bilen genç adam günden güne derin bir mutsuzluğa hapsolur.

Goethe’nin henüz yirmi beş yaşındayken kaleme aldığı bu mektup-roman her ne kadar imkânsız aşkı anlatıyor gibi görünse de başroldeki Werther’in karakter özellikleri ve düşünceleri nedeniyle yaşadığı topluma ayak uydurmakta zorlanmasına ve insanın çalkantılı ruh hallerine de değinmektedir. İçine düştüğü bunalımdan dolayı intihar etmeye karar veren bu genç adamın melankolik yapısı ve duyarlılığı, gerçek mutluluğun tanımını arayıp bulamadığı vazgeçişle bitecek bir sona hazırlayacaktır onu.

Büyük bir şehirden çıkıp her fırsatta güzelliklerinden bahsedeceği bu kasabaya inzivaya çekilmek için gelir Werther. ‘’Kentin dışında kendine bir yer bulmak, gözden uzak bir yerde kendisine ait bir kulübe inşa etmek ve orada yalın bir yaşam sürmek’’ konusundaki sevdası ile ilgi odağı olmaktansa yalnız kalmayı tercih eden birini anlatır bizlere.

Zaman zaman insanlarla bir araya gelmekten hoşlansa da ‘’onlara neyinin çekici geldiğini anlamayan’’ bu genç insan, okuyucuya başkalarından farklı bir mizaca sahip olduğunu hissettirir daha en başında. Yalnızca bir aşk romanı olarak değerlendirilmemesi gereken kitapta toplumsal eleştirilere de rastlarız. Nerede yaşadığı fark etmeksizin insanın ‘’her yerde aynı’’ olduğunu anlatan karakter, hayatı ve zamanı nasıl ele alacağını bilemeyen insanın tutarsızlıklarına değinir.

“İnsan yaşamının yalnızca bir düş olduğunu’’ düşünen Werther, hayatı gerçekten yaşayanların ‘’çocuklar gibi günü gününe yaşayanlar olduğunu’’ söyler. Kendi varlığını ve dünyayı sorgulayan karakterin yaşama isteği ise duygularında olduğu gibi tutkulu değildir ne yazık ki. Varoluşa büyük bir anlam atfetmeyen bu genç insanın daha çok ‘’sezgiyle ve karanlık bir arzuyla hareket........

© Daktilo1984