menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ABD’de Yeni Dönemin Üç Önemli İsmi: Dışişleri, İstihbarat ve Savunma Kimlere Emanet?

7 0
25.02.2025

ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump göreve başlayalı yaklaşık 1 ay oldu. Trump’ın önündeki dört yıllık dönem içinde çalışmak istediği isimlerden seçtiği kabinesi, Kongrenin iki kanadından biri olan Senato (Cumhuriyetçi çoğunluklu) tarafından onaylanıyor. Bu yazıda Trump’ın kabine için seçtiği bazı isimleri yakın mercekten inceleyip ABD hükümetinin dört yıl içinde uluslararası belli başlı konularda nasıl pozisyon alacağıyla ilgili fikir sahibi olmaya çalışacağız.

Dışişleri Bakanı: Marco Rubio

Aslen hukukçu olan Rubio, siyasi kariyerine 2000’de Florida Temsilciler Meclisinde başlasa da yıldızının parlaması 2010 ara seçimlerinden sonra Florida eyaletinden ABD Senatosuna girmesiyle mümkün oldu.

Oğul Bush döneminde adını sıkça işittiğimiz neo-conservative (yeni muhafazakar) görüşe yakınlığıyla bilinen Rubio; o dönem ABD’nin Ortadoğu coğrafyasına olan müdahalelerini desteklemiş, daha sonra Obama döneminde kapatılması gündeme gelen ancak Kongreden gelen baskılar nedeniyle kapatılmayan Guantanamo Hapishanesi’nin açık kalması gerektiğini savunan muhafazakar senatörlerden birisi olmuştu.

Rubio daha sonra 2016 başkanlık seçimleri için parti içinde aday olduğu süreçte Irak’ın işgali ile ilgili, “ülkede kitle imha silahlarının bulunmadığı bilinseydi savaşı desteklemeyeceğini ve Başkan George W. Bush’un da bunu yapmayacağını” söyledi. Mart 2003’te Irak’ın işgal edilmesine en büyük gerekçe olarak, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde de ifade ettiği gibi, Saddam Hüseyin’in elinde bulunduğu düşünülen kitle imha silahları gösterilmişti. Ancak işgalden sonra bu iddianın yanlış bir istihbarata dayandığı ortaya çıkmıştı.

2014’te Ukrayna’daki gösterilerle beraber AB-NATO karşıtı Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç Rusya’ya kaçmış, Kiev’de hükümet değişmiş ve ardından Putin Kırım’ı işgal etmişti. Hatta Rusya bu işgali sebebiyle dünyanın büyük ekonomilerinin oluşturduğu G-8 topluluğundan çıkarılmıştı. İşte Putin’e karşı bu baskı ortamında ABD Senatosunda Moskova’ya karşı yaptırım uygulama ve Ukrayna’ya destek verilmesi ile ilgili en çok boy gösteren isimlerden biri Cumhuriyetçi Marco Rubio olmuştu.

Geçtiğimiz günlerde Rus yetkililerle Suudi Arabistan’da bir araya gelerek Ukrayna’daki durumun çözümü için görüşen Rubio, Avrupa’nın bir noktada müzakere sürecine dahil olacağını ve Ukrayna’nın da onayı olacak bir planı hayata geçireceklerini ifade etti. Başkan Trump’ın bölgedeki ateşkes için aceleci davranması ve Zelenski’yi savaşın sorumlusu olarak gösterip Putin’e sıcak mesajlar vermesi,Ukrayna ve Avrupa’nın geri kalanını ürkütse de, Dışişleri Bakanı Rubio Trump’a kıyasla daha müzakereye açık bir izlenim veriyor.

2016’da Cumhuriyetçi Parti içindeki ön seçim sürecinde Donald Trump’ın iki devletli çözüme sıcak bakmamasına rağmen İsrail-Filistin arasında taraf tutmadan “dürüst arabulucu” olabileceğini söylemesi üzerine rakibi Marco Rubio, Trump’ı sert şekilde eleştirerek Filistin yönetimini terörist olarak nitelemiş ve daima İsrail’in yanında bulunacağını belirtmişti.

Trump, arabulucu rolünü ilk döneminde büyükelçilik binasını Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyarak bırakmış ve ikinci dönemine giderken de İsrail’in Filistin’deki sınırsız şiddetine destek vermişti. Bu anlamda yeni dönemde kendisi gibi sınırsız İsrail destekçisi bir ismi Dışişleri Bakanlığı için tercih etmesi, Rubio’nun geçmişteki transatlantik politikalara bakışına kıyasla daha anlaşılabilir gözüküyor. İki isim de uzun süredir Ortadoğu’da bir Filistin varlığı istemiyor.

Floridalı Marco Rubio, Trump’ın başkanlık koltuğuna oturduğu gün -20 Ocak- Senatoda oy kullanan herkesin oyunu........

© Daktilo1984