2026 Bütçesine Bakış
2026, bütçesi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz tarafından 23 Ekim Perşembe günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunuldu. Hayırlı olsun.
Bütçe asırlardır parlamentoların en önemli hak ve görevlerinden birisi. Zira çok temel bir meselenin cevabını veriyor: Devlet kimden/nasıl kaynak sağlayacak ve bu kaynakları nasıl kullanacak?
Bütçe bir sayılar manzumesi değil, önceliklerin netleştiği bir metindir. Aslında bu durum aile, iş yeri ve ülke için de aynıdır. Evine alışveriş yapmayıp kumar oynayan baba da, çalışanlarına maaş ödemeyip lüks araba alan patron da, “tasarruf edelim” deyip harcamalarından taviz vermeyen hükümet de birbirine benzer.
Tam da bu yüzden, rahmetli Süleyman Demirel’in dediği gibi: “Bütçe, bir hesaplaşmanın zeminidir. Bu hesaplaşma, yönetenlerle yönetilenler arasında olur ve hür demokratik sistemin en önemli müessesesidir.”
Bu hesaplaşmada asla unutmamamız gereken bir husus var: Devletin parası yoktur, harcanan her kuruş milletin parasıdır.
Genel Bakış
Bütçeye beş parametre etrafında bakalım: (i) harcamalar, (ii) faiz, (iii) vergi, (iv) bütçe açığı ve (v) borçlanma.
Önümüze gelecek olan bütçe, 2026’da neredeyse 19 trilyon TL harcama öngörüyor. Yani, 2025’e göre yüzde 28’lik bir artış. Halbuki 2026 yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 16. Yani devlet reel olarak “daha fazla para harcayacağım” diyor. Kemer sıkma sorumluluğu vatandaşa kalmış gibi görünüyor.
Bu harcamaların 2.7 trilyon TL’si faiz. Bu senenin faiz bütçesine göre yüzde 35’lik bir artışa tekabül ediyor. Her 5 liralık verginin 1 lirasını faiz olarak ödeyeceğiz!
Bütçe, 2026’da 13.8 trilyon TL vergi toplamayı öngörüyor. Yani, 2025’e göre yüzde 23’lük bir artış. Bu seviye de enflasyonun üzerinde, ancak ekonomik büyüme ve daha iyi tahsilat performansı ile ulaşılabilirse, ne ala.
Buna rağmen 2026 bütçesi, 2.7 trilyon TL açık verecek. 2025’e göre yüzde 40’lık bir artıştan bahsediyoruz! Üstelik, öngörülen 2.7 trilyon TL’lik faiz ödemesi tüm faizimizi borçlanarak ödeyeceğimiz anlamına geliyor!
Tüm bunların doğal sonucu olarak borcumuz artacak. Halihazırda devletimizin borcu: 13 trilyon TL (kişi başı 153 bin TL), yani devletimizin 2025 geliri kadar (maalesef cirosu kadar borcu olan şirket gibi bir durum var). Devletimizin borcunda sadece 9 aylık artış ise yüzde 40, yahut saatte 500 milyon TL artış. 2026’da da benzer bir tablo görebiliriz. Detaylara bakalım.
Harcamalar
2025 için öngörülen faiz hariç harcamalar yaklaşık 12 trilyon 800 milyar seviyesindeydi. İlk dokuz ayda bunun 8.5 trilyon TL’den fazlasını harcadık. Yani her gün devlet, faize ödediği para hariç, 31.5 milyar TL para harcadı.
2026 bütçesine göre faiz dışında yapılacak harcama bu seneye göre yüzde 26’lık bir artışla yaklaşık 16.2 trilyon TL olacak. Yani devlet her gün 44 milyar lira harcayacak.
Bütçe giderlerinin en büyük kalemi olan cari transferlerde, deprem üzerinden geçen zamanın etkisiyle oransal olarak bir azalma olacağı görülüyor. 2025 planına göre bütçe giderlerinin yüzde 39’unun cari transferlere gitmesi planlanmışken, 2026 için bu oran yüzde 36.
Buradan ayrılan tutarın personel giderlerine kaydığını görüyoruz. Personel giderlerinin, tüm bütçe giderlerinin yaklaşık yüzde 26’sını oluşturması tahmin edilmiş. 2025’de bu oran yüzde 24 idi.
“Kamuda tasarruf” adına kontrol edilmesi gereken ilk kalemlerden biri olan mal ve hizmet alımlarında oransal olarak ciddi bir değişiklik göremiyoruz.
Harcamalar konusunda şunu da belirtmek şart: Türkiye, OECD ülkeleri arasında millî gelire oranla en az kamu harcaması yapan ülkelerden biri; sondan ikinci ülke. Toplam kamu harcamalarının millî gelire oranında OECD ortalaması yüzde 46 seviyesindeyken, bizde bu oran yüzde 36. Yani aslında sorun harcadığımız paranın miktarı değil! Doğru düzgün harcıyor muyuz? Etkin, verimli ve dengeli harcıyor muyuz? Neticede........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Sabine Sterk
Ellen Ginsberg Simon