menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Atatürkçülük ve Kürtçülük

8 0
25.07.2025

II. Çözüm Süreci devlet elitleri arasında bir pazarlık süreci olarak başladı. Amaç içerde başkanlık sisteminin bir dönem daha Erdoğan liderliğinde devam etmesi, dışarı da ise Ortadoğu’daki yeni jeopolitik şekillenme karşısında Türkiye’nin güvenlik risklerini en aza indiren yeni bir paradigma ortaya konmasıydı.

Ancak zamanla, biraz da gecikmeli bir şekilde, devletten topluma yönelik bir mühendislik projesi olmaktan çıktı yeni çözüm süreci tartışmaları. Tartışma iki hatta kendini yeniden üretiyor: Pek çok liberal ve cumhuriyetçi aydın barış-demokrasi ilişkisini hararetli bir şekilde yeniden ele almakta. Özellikle ana muhalefet çevrelerine yakın aydınlara göre rejim barış talebini araçsallaştırıyor.

Türkiye’de genel bir demokrasi sorunu var. Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu hapiste mesela. İktidar, devlet aygıtını temel hak ve özgürlükler ile adil yarışma koşullarına müdahale edecek şekilde kullanıyor. Dolayısıyla ikinci çözüm sürecinden barış çıksa dahi demokrasiyle sonuçlanmayacak bir siyasal dönüşümle karşı karşıyayız.

Kürt hareketi bilerek veya istemeyerek Erdoğan’ın güç kazanmasına yardımcı olmakta. Liberal aydınlar, pek çok demokrat çevre ve Kürt hareketine göreyse terörün ortadan kalkması ve Kürt sorununun ucu açık bir demokrasi tahayyülü içinde olsa da çözüme doğru evrimi otoriterlik tartışmasını önemli ölçüde yapı bozuma uğratacak. Çünkü otoriterlik sadece Erdoğan’la, Cumhur İttifakıyla veya AKP Yeni Türkiye’siyle ilgili bir mesele değil.

Ulus devletin kuruluş biçimi, laiklik ve milliyetçikle ilgili bazı angajmanlar Türkiye’deki demokrasi eksikliğin asıl nedeni. Rejim baştan yanlış kurulduğu için her kimlik talebi bölücülük olarak görülüyor. Güvenlik her zaman özgürlükten daha değerli. Beka kaygısı siyasetin merkezinde. Türkiye demokratları rahat ve ön yargısız bir şekilde düşünemedi hiçbir zaman. Devletteki kaygı ve korku onları da etkiledi. Ülkenin tüm kurumları bu kurucu korkunun eseri. Hepimiz hastayız. Bu tartışma hattı bizi ikinci meseleye, yani Atatürkçülükle Kürt hareketi arasındaki kadim tartışmaya götürüyor.

Bu ikinci hat son günlerde başta Medyascope olmak üzere bazı liberal düşünce platformlarında yazı, görüş ve değerlendirmelerle yeniden tartışılmakta. Bu bağlamda Mehmet Tatlı’nın 13 Temmuz 2025 tarihli “Kürt sorununda Atatürkçü Entelektüelizmin İflası ve Kürt’ün Hafızasını Kürt’e Karşı Silahlaştırmak” yazısı Kürt demokratlarının Atatürkçülüğe bakışını rafine bir şekilde özetliyor.

Tatlı’ya göre Türkiye’nin entelektüel tarihi Kürt meselesinde söylenmeyen şeylerin tarihi. Akademi, Kürt’ün varlığını kabul etmekte güçlük çekiyor. Bu sonuçta Atatürkçü aydınların ciddi bir payı var. Ayrıca Atatürkçü düşünce herkesin Türk ve birbirine eşit olduğu savını savunmaya devam ediyor. Oysa bu gerçeklerle bağdaşmamakta. Kürt sorunun varlığı zaten ülkedeki yurttaşlık ilişkilerine........

© Daktilo1984