Kültürel Hegemonya Kimde, Daha Doğrusu Kültürel Hegemonya Var mı?
Türkiye’de ara ara tartışılan bir soru var: Kültürel hegemonya kimde? Yani siyasi iktidarın sahibi olan mukaddesatçı cephe, kültür alanına da hakim mi, yoksa hâlâ 1960’larda olduğu gibi seküler ve sol aktörlerin siyasi güçlerinin çok ötesinde bir kültürel etkisi bulunduğunu iddia edebilir miyiz?
Bir zihinsel yolculuk yapalım. İstanbul-Ankara arasında arabayla seyahat ederken ihtiyaç gidermek için dinlenme tesisinde duruyoruz. Canlı bir kalabalık. Tesisin market kısmında yöresel gıdalar. Bir de kitap reyonu var. Dinlenme tesislerinin kitap reyonlarında ne satılır, dikkat ettiniz mi? Kişisel gelişim kitapları. Diplomalı diplomasız ruhbilimcilerden hayat dersleri, kişilik onarma önerileri. Bol bol dini kitaplar. İslam veya Türk tarihinin yiğit erkeklerinin işlerini konu edinen tarih kitapları. Ötesinde Koreli pop gruplarını konu edinen genç kız dergileri. Daha ötedeki televizyonda Müge Anlı yargı dağıtıyor. Yanı başımızdaki dövmeli gencin telefonundan bir rap şarkısı duyuluyor. Genç, o sırada yanına gelen arkadaşıyla kafa tokuşturarak selamlaşıyor. Bol sinkaflı gülüşmeler.
Kültür dediğimiz şeyi küçük k harfiyle yazdığımızda, yani yaşayan popüler kültür olarak ele aldığımızda, Türkiye’deki hakim kültür böyle bir çorba. Çoğu ülkede de böyledir ya… Popüler kültür en çok bireysel talih, din, cinsellik ve basit şarkılarla ilgilidir. Buradan bir hakimiyet haritası çıkarmak kolay değil.
Bir de, yüksek veya daha resmi kültür var. O katta hakim olan kim? Mesela televizyondaki akşam haberlerinde ne gösteriliyor, ne konuşuluyor, bu bize resmi kültürün kapsamına ve hakim istikametine dair işaret veriyor.
Akşam haberleri üzerinde yoğun bir iktidar baskısı ve yönlendirmesi var. Muhalif bilinen televizyon kanalları veya televizyoncular dahi, dar sınırlar içinde faaliyet gösterebiliyor. Peki iktidar televizyonlarını kaç kişi izliyor? Ve izleyenler izlediklerini ne kadar ciddiye alıyor, inandırıcı buluyor? Diyebilirsiniz ki iktidara yakın duran kanalları, kişileri, youtube’cuları, iktidara yakınlıkları ne kadar barizse o kadar az kişi izliyor veya o kadar az ciddiye alınıyorlar. Diyebilirsiniz ki kimse Cem Küçük’e bütünüyle inanmıyor. Başka kültür ürünleri için de, mesela sinema filmleri alanında, benzer şeyler söz konusu. Yani denebilir ki iktidar cenahı, kültürel bir hegemonya kurabilmiş değil. Bu saptamaya çok itirazım yok. Ama bu, kültürel hegemonya diğer tarafta demek de değil.
Çünkü hegemonya tesisi bir ihtimal. Her daim illa var olan bir şey değil. Türkiye’de bugün kültürün alçak ve yüksek katlarında herhangi bir tarafın güçlü hakimiyeti, hegemonyası bulunmuyor. İnsanların çok da inanıp sahiplenmediği bir düzen devam edip gidiyor. Sahiplenilen şeyler, mesela Atatürk sevgisinin ve (ülkücü gelenekten ayrı) genel milliyetçi söylemin yaygınlık kazanması, en temel düzeydeki ortaklıklarla ilgili. Yani........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein