Paris’ten Diyarbakır’a
Paris ve sonbahar. İkisi birbirine nasıl da yakışıyor. Ortalık altın sarısına, turuncuya, kahverenginin her tonuna bürünmüş. Her köşesi bir davet, her sokağı bir sahne, her meydanı bir tablo... Son günlerde bu sahneye yeni bir oyuncu katıldı: Fondation Cartier’nin (Cartier Vakfı’nın) yeni müzesi. Camdan, ışıktan, sessizlikten örülmüş bir düş evi sanki.
Evet, evet, Paris zaten müze dolu! Ama bu başka... Sanat dünyası daha yenilerde Louvre Müzesi hırsızlığıyla çalkalanırken ve Fransızlar “Dünyaya rezil olduk” duygusunu üstlerinden atmaya çalışırken bu yeni müze (üstelik Louvre’un çok yakınında) dikkatleri dağıtmayı başardı.
Cartier Vakfı 1984’den beri disiplinlerarası sanat koleksiyonuna sahip. 60 ülkeden, 500 sanatçıdan ve 4 bin 500 eserden oluşan bir koleksiyon. Bugüne dek sol yakada küçük alçakgönüllü bir müzede, toplumla çağdaş sanatlar arasında bir etkinlik ve etkileşim alanı yaratmıştı zaten. Bu yeni Cartrier Çağdaş Sanatlar Müzesi ise kentin Palais Royal (Kraliyet Sarayı) alanında yalnızca sanatın değil, şeffaflığın ve cesaretin mabedi olma iddiasında!
1855’ten kalma, “Haussmann” tipi klasik yapıya (ki eskiden Louvre antikacılarının mekânıymış) günümüzün yenilikçi ünlü mimarı Jean Nouvel ele almış, içini radikal müdahalelerle tümden değiştirmiş, yapıyı anormal bir dinamizm katmış, hareket edebilen platformlarla, ışık oyunlarıyla, camlarla, aynalarla oynayarak yapıyı “uçurmuş”. Duvar........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein