menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kötülükle iyilik çatışması

38 17
previous day

Sabah oldu. Uyandınız. Aklınıza ve yüreğinize düşen ilk şey: Acaba bugün ne kötülüklere uyanacağız...

Nicedir ülkemde çoğunluk her gün böyle bir sabaha uyanıyor.

Kötülük bazen bir kurşun gibidir; yok eder, siler süpürür, sıyırır geçer, sesi duyulur, izi kalır. Bazen bir fısıltıdır; sinsidir, yayılır. Ama en çok da suskunluktan, duyarsızlıktan, “Bana ne” alışkanlığından, “Ben ne yapabilirim ki” söylemlerinden beslenir.

Hannah Arendt’in “Kötülüğün Sıradanlığı” dediği tam da budur. Yazarın bu adı taşıyan kitabı (Metis Yayınları) özellikle düşünme ve muhakeme yetisinin kaybolmasıyla birlikte kötülüğün nasıl sıradanlaştığını vurgular.

Kötülüğün kaynakları çoktur: Kimine göre en çok cehaletten kaynaklanır. Kimine göre hırstan, kinden, intikam ve hükmetme tutkusundan... Elindekini kaybetme korkusundan... Kimi zaman emir kulu olmaktan (Bir dış gücün emir kulu olmak, iktidarın, bir üst konumdakinin ya da paranın, çıkarın emir kulu olmak vb.)

Asıl kaynak, “öteki”ne duyulan korkudur. İnsanın insana yabancılaşmasıdır. Birilerini “bizden” sayıp diğerlerini “hain” ilan etmektir.

Kötülük farklı biçimler alabilir. Kimi zaman fiziksel şiddettir (Ör: Polis şiddeti). Kimi zaman sözle/yazıyla (Ör: Gazeteci demeye dilimin varmadığı yandaş kuklalar). Kâh........

© Cumhuriyet