menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

1921 Anayasası ve Muhtariyet

45 1
wednesday

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.” (TBMM’de 1921 Anayasası Görüşmeleri, 18 Kasım 1920)

PKK terör örgütü “fesih kararını” açıklarken 1923 Lozan Antlaşması’nı ve 1924 Anayasası’nı hedef alarak –diyalektik bir yaklaşımla- 1920 Sevr Antlaşması’na ve 1921 Anayasası’na gönderme yaptı. Halk Tv’de, terör örgütünün bu açıklamasını değerlendiren DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da şunları söyledi: “1921 Anayasası’nın, Kürt halkına muhtariyet yaklaşımıyla Kürt halkını içerdiğini görüyoruz. (…) 1921 Anayasası, Kürt halkını görmüş bir anayasadır…”

Peki, ama gerçekten de 1921 Anayasası’nda “siyasi” veya “etnik” özerklik var mı?

TBMM’nin 20 Ocak 1921’de kabul ettiği “Teşkilatı Esasiye Kanunu” (1921 Anayasası), olağanüstü savaş koşullarında hazırlanmış 23 madde ve 1 ek maddeden oluşan kısa bir belgedir.

1921 Anayasası’nda “siyasi özerklik!” iddiasına kanıt olarak gösterilen 11. maddenin özgün hali şöyledir:

Madde 11: “Vilayet, mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dâhili siyaset, şer’i, adlî ve askerî umur, beynelmilel iktisadî münasebat ve hükümetin umumi tekâlifi ve menafii birden ziyade vilâyata şâmil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisi’nce vazedilecek kavanin mucibince Evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafıa ve Muaveneti İçtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi vilâyet şûralarının salâhiyeti dâhilindedir.”

Aynı maddenin günümüz Türkçesi de şöyledir:

“İl, yerel işlerde manevi kişiliğe ve muhtariyete (özerkliğe) sahiptir. İç ve dış siyaset, dini, adli, askeri işler ve uluslararası ekonomik ilişkiler ve birçok ili ilgilendiren işler dışında hükümetin önerisi üzerine, TBMM’de çıkarılacak yasalar gereğince vakıf, medrese, eğitim, sağlık, iktisat, tarım, bayındırlık ve sosyal yardım işlerinin düzenlenmesi ve yönetimi il meclislerinin (il kurullarının) yetkisi içindedir.”

Anayasanın 12. ve 13. maddelerinde “vilayet şuralarının” “vilayetlerin halkı tarafından seçimle belirleneceği” belirtilmişti.

16. maddede, “Nahiye, hususi hayatında muhtariyeti haiz bir manevi şahsiyettir” denilirken; 15. maddede, kazanın, “manevi şahsiyeti haiz olmadığı” ve valinin emri altındaki kaymakama bağlı olduğu belirtilmişti. Yani, anayasaya göre “yerel işlerde muhtariyet” iller ve nahiyeler için söz konusudur, kazalar için değil.

14. maddeye göre vilayette TBMM’nin temsilcisi olarak “vali” bulunacaktı. Vali, “genel görevler” ile “yerel görevler” arasında bir “anlaşmazlık” olursa, devreye girecekti.

18 Kasım 1920’de TBMM’de yapılan Anayasa görüşmelerindeki öneriye göre vilayet meclislerinin seçilmiş başkanları illerde valilik görevi yapacak, ancak “mahalli meclisin” kendi yetkilerini aşıp devletin görevlerine karışması durumunda TBMM temsilcisi olarak atanan vali buna izin vermeyecekti. (TBMM ZC, C.5, 18.11. 1336, s. 412)

1921 Anayasası’nın 22. ve 23. maddelerine göre de vilayetler bir araya gelerek “umumi müfettişlikler” meydana getirecekti. Bu “umumi müfettişlikler” devletin görevleri ile mahalli idarelere ait görevleri sürekli gözetleyecekti.

18 Kasım 1920’de TBMM’de yapılan anayasa görüşmelerinde ekonomik ve coğrafi olarak bir araya getirilen vilayetlerden oluşan bölgelere müfettişler gönderileceği, bu müfettişlerin bir taraftan hükümet ile vilayetler arasında sıkı ilişki kuracakları, diğer taraftan da vilayetlerin mahalli (yerel) yetkileri aşıp aşmadıklarını kontrol edecekleri belirtilmişti. (TBMM ZC, C.5, 18.11. 1336, s.412-413).

Çok açıkça görüldüğü gibi 1921 Anayasası’nın 11. maddesinde söz edilen “illerin muhtariyeti”, “siyasi özerklik” anlamında bir “muhtariyet” değil, anayasadaki özgün haliyle “mahalli umurda” yani, “yerel işlerde” bir muhtariyettir. Söz konusu maddede hangi işlerin “yerel işler” olarak illere bırakılacağı açıkça belirtilirken, “düzenlenmesi ve yönetimi ‘vilayet şuralarına’ bırakılan” o işlerin de ancak “Hükümetin önerisi üzerine TBMM’de çıkarılacak yasalar gereğince” ele alınabileceği ifade edilmiştir. Buna göre; “İç ve dış siyaset, dini, adli, askeri işler ve uluslararası........

© Cumhuriyet