Titanik’te olmak
Proizvol ve prodazhnost...
Rusça iki sözcük.
Demokrasilerin nasıl deri değiştirip, otokrasilere, tiranlığa dönüştüklerini anlatıyor.
Proizvol, “zorbalık, güç istismarı, dayatma, keyfilik, birilerinin insafına kalmak” demekmiş. Hepsi bir arada: “Yaptım oldu. Yapıyorum çünkü yapabiliyorum!” anlamına geliyor.
Prodazhnost ise “açgözlülük, yiyicilik, çürümeye ve kirlenmeye açık olmak” anlamlarını içeriyor.
“Prodazhnost, yolsuzluktan öte bir kavram” diyor Marci Shore: “Herkesin satın alınabilir olduğu bir varoluş biçimini ifade ediyor.”
Marci Shore, Trump’ın hedefe yerleştirdiği Yale Üniversitesi tarihçilerinden. Totaliter rejimler üzerinde uzmanlığı ile biliniyor.
Otoriter dönüşümü bu iki Rusça kavram üzerinden izah etmesi çarpıcı.
Arkasına bir de Polonya özdeyişi ekliyor: “En dibe düştüğümde, aşağıdan ‘tok, tok’ sesleri geldi!” Yani dibin de dibi var... Düştüğümüz dibin, karanlığın sonu yok anlamında.
Marci Shore, gemi azıya alan 2. Trump döneminde dibin dibini deneyimlemek istemediği için tası tarağı toplayıp Yale’den Kanada’ya göç etti.
Bunu New York Times’ın, “Bizler faşizm uzmanıyız. O nedenle uzuyoruz/We’re Experts in Fascism. We’re leaving the US” isimli videosunda izledim.
En düşündürücü sözler, Shore’unkilerdi: “Meslekdaşlarımı ve dostlarımı geliyor gelmekte olan diye her uyardığımda” diyor örneğin Yale’li tarih profösörü:
“Bana her defasında derin nefes alıp ‘ABD’de kontrol ve denetleme mekanizmaları/checks and balances var’ diyorlardı. Ben de ‘Tıpkı........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d