Tahran sil baştan mı...
En kötü durumlardan biri insanın yaşananlara karşı artık şaşırmama hali. Uluslararası sistemden iç siyasete tuhaf, aykırı ne varsa “normalleştirme”, “Bunu da gördük, bakalım sonrası” diyecek hallere gelindi.
II. Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası sistemin kaotik olarak çöküş sürecindeyiz. Otoriter, “Ben yaptım oldu” rejimlerinin en sevdiği dönemlerdeyiz. Ama aynı anda hukuksuzluk, adaletsizlik karşısında dünyanın pek çok bölgesinde toplumların tepkisi de azımsanmayacak ölçüde, isyan meydanlara yansıyor. İçinde olduğumuz küresel öngörüsüzlük dönemi Pandoranın Kutusu’nu aralıyor. Bu tabloda “Önce Amerika” sloganıyla yola çıkan Trump’ın İran’a saldırısı, kaygıları doğal olarak tavan yaptırdı.
Trump’ın eyleminde, İsrail’in bir haftayı aşan saldırıları ile yıllardır yaptırım kıskacındaki İran’ın gücünü tümüyle çökertememesinin de etkisi var. Tahran, İsrail’in hava savunmasını aşarak düzenlediği saldırılarla, İHA, füze kapasitesini dünyaya gösterdi. İran halkının içinde molla rejimine tepkiler olsa da İsrail’in saldırısı altında ulusal birliğin bu süreçte sarsılmadığı da görüldü. Ama ABD’nin ateş hattına girmesiyle denklem artık değişti.
Tahran yönetiminin, ağır ekonomik krize karşın milyarlar akıttığı nükleer altyapısı çok büyük darbe aldı. Şimdi ABD’ye bir yanıt vermek durumunda. Bunu nasıl yapacağı konusu çetrefilli. Olasılıklardan biri Trump yönetiminin, İran’ın misillemesini Irak veya başka ülkelerdeki ABD üsleri üzerinden vermesine çok da ses çıkarmayacağı. Bu........
© Cumhuriyet
