Umutsuzluğu umuda dönüştürmek
Yeni bir yıla girdiğimiz bugünlerde, halkımızın büyük çoğunluğunun içinde bulunduğu ruh halini tanımlamaya çalışırsak herhalde akıllara gelen ilk sözcük “umutsuzluk” olacaktır. Son Beşiktaş Belediyesi örneğinde olduğu gibi muhalif belediyelere yönelik baskı ve engellemeler de doğrusu bu olumsuzluğu büyütüyor. Oluşturulmak istenen siyasi korku ve yılgınlık iklimi, bezginliği, umutsuzluğu artırıyor.
Oysa yeni yılın gelişi bile kendi başına umudu çağrıştırır, çağrıştırmalıdır. Hemen her yeni yıla başlarken umutlu dileklerde bulunuruz. Hayatın getirdiği acılara, sıkıntılara, zorluklara karşın kendimizi her daim dayanıklı kılmaya, güçlü tutmaya çalışırız. Bu durum bir bakıma yaşama tutunmanın, hayata bağlanmanın da gereğidir.
İşte bu dayanma ve tutunma sürecinde bize güç veren, belki çok da ayırdında olmadığımız nice güzellikler vardır. Sanat, edebiyat ve müzik bu güzelliklerin başında gelir. Hayatımızı anlamlı kılar, yaşamı güzelleştirir.
Bugünlerde ülkemizde ve çevremizde yaşanan acılar, olumsuzluklar arttıkça biz de edebiyata, müziğe ve özellikle de şiire sığınıyoruz. Günlerdir usumuzun çevresinde, değerli sanatçımız Zülfü Livaneli’nin o güzelim şarkısı dönenip duruyor. Müziğin içli tınısı yüreğimizin derinliklerinde yankılanıyor. Bu şarkının anlamlı sözleri ve müziğiyle, acılarımızı azaltmaya ve umudumuzu diri tutmaya çalışıyoruz: “Nasıl başlarsa fırtına/ Öyle diner birdenbire/ Bir ışık parlar yeniden/ Karanlıklar arasından/ Umudu kesme yurdundan...”
Zamanın o durdurulamaz akışında yıllar gelip geçiyor. Farkında........
© Cumhuriyet
visit website