Küreselleşmede son perde mi?
Donald Trump ilk başkanlık dönemine yürüdüğü 2016’da “Önce Amerika” demiş ve yeni bir ekonomik düzenin de fitilini ateşlemişti.
Atlantik’in öte yanında başlayan bu yeni yolculuk, aradan geçen sekiz yılda, küresel ekonomi literatüründe başka bir kavramın, yeni “ticaret savaşlarının” kapısını açtı.
Trump’ın Çin’e yönelik tarifeleri, Avrupa Birliği ile restleşmeleri, NAFTA’yı revize edip Kanada ve Meksika’yla ilişkileri yeniden masaya yatırması... Tüm bu hamleler, sadece bir seçim stratejisi değildi. Bunlar, küreselleşmenin kırılgan yapısına indirilen bilinçli darbelerdi. Ve bugün geldiğimiz noktada, bu savaşların sadece siyasi değil, aynı zamanda jeoekonomik bir dönüşümün başlangıcı olduğunu söylemek mümkün.
1980’lerden bu yana hüküm süren neoliberal küreselleşme, sınırları kaldırmış, şirketlerin üretimlerini düşük maliyetli ülkelere taşımasına imkân vermişti.
Ancak bu modelin faturası zamanla ağırlaştı. Batı’da işsizlik arttı, gelir dağılımı bozuldu, orta sınıf daraldı. Trump gibi popülist liderler, bu memnuniyetsizliği arkalarına alarak “korumacı politikaların” geri dönüşünü sağladı.........
© Cumhuriyet
