menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bayram, şeker ve bayramlaşma...

29 16
10.04.2024

Bugün bayram. Hepimize kutlu olsun. Benim çocukluk zamanlarımda, yani 1930’larda, 40’larda biz ailece Ankara’da otururduk. Bu bayram, daha çok “Şeker Bayramı” diye anılırdı. Ben de onu, ilk, öyle işitmiştim. Ona bugünkü gibi, “Ramazan Bayramı” diyenler de vardı. Ama mahallemizdeki -benim o zamanki yaşlarımdaki- çocuklar, o üç güne daha çok “Şeker Bayramı” derlerdi. Bu, o bayramdaki ziyaretlerde, konuklara ikramların “şeker”li olması geleneğini oluşturmuştu.

“Şeker” hakkındaki “tıbbi ikaz”lar o zaman pek yaygın değildi. Yani “Şeker zararlıdır. Fazla yersen sağlığına zarar verir” uyarıları... Aileler arasındaki tıbbi “tavsiye”ler, o zamanlar daha değişikti. Hele çocuklar açısından... Çocukların şeker yememesini istemek bir yana, onların şeker yemesinin önemli ihtiyaçlarından biri olduğuna inananlar çoktu.

Bu “şeker” konusu açılınca, hep aklıma gelen ünlü şiiri var Nâzım Hikmet’in. Şair, İkinci Dünya Savaşı’nın son döneminde Hiroşima’ya atılan atom bombasının etkisiyle ölen bir kız çocuğunun, yıllar sonra kapı kapı dolaşarak o çeşit bombaların bir daha kullanılmaması için açılan bir imza kampanyasına katılışını varsayıyor ve onun adına şöyle yazıyor:

“Kapıları çalan benim

kapıları birer birer.

Gözünüze görünemem

göze görünmez ölüler.


Hiroşima’da öleli

oluyor bir on yıl kadar.

Yedi yaşında bir kızım,

büyümez ölü çocuklar.


Saçlarım tutuştu önce,

gözlerim yandı kavruldu.

Bir........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play