menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hukukun üstünlüğü ve hukukta karmaşa...

20 43
previous day

Hukuk devleti öncelikle yargı organlarının hukuk kurallarına uymasıyla gerçekleşir.

Türkiye’nin günümüz siyasal yaşamında demokrasi ve anayasa hukuku açısından iki önemli sorunu vardır.

Birincisi, demokrasinin temeli olan “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin terk edilmesidir. Diğeri de hukukun üstünlüğü ve hukuk devletinin temeli olan hukuka dayalı “normlar hiyerarşisi” kuralının yok sayılması, tahrip edilmesidir.

Hukuk devleti temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı devlet demektir. (Soysal, s.158.)

Hukuk devletinde vatandaşların temel haklarının anayasal güvence altına alınması, yasaların anayasaya uygunluğunun yargısal denetiminin ve yargı kuruluşlarının bağımsızlığının sağlanması gerekir. Hukuk devletinde kurallar (yasalar, kararnameler, tüzükler) piramidinin en üstünde anayasa yer alır. Yasalar anayasaya aykırı olamaz. Anayasa Mahkemesi kararları herkes için ve her kurum için bağlayıcıdır ve bu kararlara uymak zorunludur. Bu anayasal model hukuk literatüründe “normlar hiyerarşisi” olarak tanımlanır. Hukukun temeli olan “normlar hiyerarşisi” ülkemizin bugünkü siyasal yaşamında kimi mahkemeler tarafından yok sayılıyor, uygulanmıyor... Anayasanın amir hükümlerine uyulmuyor, hukuksal kargaşa yaratılıyor.

Bu yazımızda bu konular, bilimsel kaynaklara ve yargı kararlarına dayalı olarak irdelenecektir.

Günümüzde yalnızca genel seçimler ve çoğunluğun iktidara gelmesiyle oluşan siyasal sistem gerçek demokrasi için yeterli görülmüyor. “Seçimle iktidara gelen siyasal parti her şeyi yapabilir” görüşü geçerliliğini yitirmiştir.

Evrensel demokrasi anlayışında genel seçimler ve iktidarın seçimler yoluyla el değiştirmesi yanında, siyasal iktidarın anayasanın çizdiği yetki sınırları içinde kalması ve yürütmenin gerek yasama, gerekse yargı erkleri tarafından denetlenmesinin sağlanması birinci derecede önem kazanıyor. Siyasi gücün sınırlanmasını düzenleyen kuralların anayasada yer alması yetmiyor, erklerin birbirini denetlemesinin uygulamada hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak biçimde gerçekleşmesi gerekiyor.

Bu temel ilkeler gerçekleşmedikçe çağdaş bir demokrasiden söz etmek olanaksızdır. Öncelikle çağımızda, kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanmayan rejimler gerçek demokrasi olarak kabul edilmiyorlar. Bunun tarihi kökleri üzerinde duralım:

Kuvvetler ayrılığı düşüncesinin kökleri milattan önceki filozoflara kadar gider. Ancak kuvvetler ayrılığı kuramını ünlü Fransız düşünür Montesquieu 1748 yılında yazdığı “Kanunların Ruhu” (De L’esprit Des Lois) (The Spirit of Law) adlı eserinde bilimsel olarak ortaya koymuştur.

Montesquieu şöyle diyor: “...her devlette üç çeşit kuvvet vardır: Yasama kuvveti, yürütme kuvveti ve yargı kuvveti.”

Montesquieu’ye göre, bu üç kuvvetin birbirinden ayrılması gerekir. “Çünkü yasama ve yürütme kuvvetleri aynı elde toplanırsa yargı kuvveti de yasama ve yürütme kuvvetlerinden ayrılmış değilse, özgürlükler yok olur.”

Montesquieu, devleti oluşturan bu üç kuvvetin birbirinden ayrılması ve birbirini denetlemesi nedenlerini de şöyle açıklıyor:

“İktidarın kötüye kullanılmadığı durumda ancak hürriyet vardır. Fakat ezeli bir tecrübeyle sabittir ki kuvvet sahibi olan herkes iktidarını kötüye kullanma eğilimindedir. İktidarın kötüye kullanılmaması için, kuvvetin kuvveti durdurması, denetlemesi gerekir.” (Coşkun, s.27.)

Günümüzde tüm dünyada kabul gören demokrasi anlayışına göre, her üç kuvvet “denge denetim” sistemi içinde birbirini denetlemelidir. Önemli olan siyasal gücü elinde tutan yürütmenin denetlenmesidir ki bu da özellikle yasama organında siyasal denetim (soru, gensoru, meclis araştırması yoluyla) ve idari kararların mahkemeler kanalıyla denetlenmesiyle gerçekleşir. Anayasa Mahkemesi de yasaların yargısal denetimini yapar, ayrıca hak ihlalleri davalarına bakar ve kararlar verir.

Bugünkü durumda ülkemizde kuvvetler ayrılığı ve kuvvetlerin birbirini denetlemesi ilkesi terk edilmiştir. Cumhurbaşkanlığı mükümet sistemi modeli ile yürütme erki güçlenmiş, tüm yetkiler cumhurbaşkanında toplanmıştır. Yürütmenin başı, aynı zamanda partili cumhurbaşkanıdır ve yasama organın da çoğunluktaki partinin de başıdır. Bu nedenle yürütmenin başı, yasama organını fiilen denetim altında........

© Cumhuriyet