Gitanjali ve Ecevit
Bugün 18 Mayıs 2025.
Danıştay saldırısında şehit olan ve AKP hükümetinden kalabalık nedeniyle kimsenin katılamadığı Mustafa Özbilgin’in cenazesinde fenalaşan, daha sonra da evinde beyin kanaması geçirdiği için GATA’ya kaldırılan Bülent Ecevit’in haftalar-aylar sürecek koma uykusuna yatmasının bugün ilk günü.
***
16 yaşında lise öğrencisi iken Hintli (ve Nobelli şair) Tagore’un destansı ilahisi Gitanjali’yi Türkçeye kazandırmıştı.
Gitanjali “ruhun sunumu” demek.
Ruh, çok şey. Sunuluşu ise her şey.
İşte Ecevit’in kaleminden o mısralar:
“- Bu ayrılış gününde bana bol şans dileyin, arkadaşlarım!
Beraberimde ne götüreceğimi sormayın.
Seyahatime boş eller ve ümit eden bir kalple çıkıyorum.”
***
Türkçeyi yazarken de konuşurken de olağanüstü özenliydi.
Gücünü şiir ve edebiyat sevgisinden alıyordu.
Onu son elli-altmış yılın siyasetçilerinden ayıran ve seçkin kılan belki de buydu.
Benzetmek gibi olmasın, bugünkü ardılı da şiire meraklı.
Ama sadece okumaya, dinleyenleri coşturmaya meraklı. Elbette bu da bir şey.
Bu ikisi arasındaki farkı açık yüreklilikle şöyle anlatmıştı:
“Şiir yazmak, benim için bir iletişim aracı, bir düşünce açıklama biçimi değil, bir düşünme yöntemidir!”
“Düşünme yöntemi” şiir olan bir siyasetçi elbette kaçınılmaz olarak idealist olacak.
İdealinin de karşılığı 50 yıl siyaset, 4 kez başbakanlıktan sonra ancak arkasında bıraktığı bir tek daire ile raflar dolusu kitaplar ile şiirleri.
1954’te Çankaya ilçesine üye........
© Cumhuriyet
