55 YILLIK MESLEKTAŞIM VE DÜNÜRÜM GARBİS ÖZATAY’I KAYBETTİM
Demirperde’den gelen “sakıncalı Papa” II. John Paul, ülkesi Polonya’ya yaptığı ilk resmî ziyaret sonrası Fener Rum Patriği’ni ziyaret için İstanbul’u tercih etmişti.
“Acaba bu değişik, sıra dışı din adamı ile röportaj yapabilir miydim?” diye düşündüm. Ve nasıl yapacaktım? Düşüncemi yılların usta foto muhabiri, deklanşörünün hiçbir kareyi affetmediği Garbis Özatay’a açtım. “Bakarız” dedi. Vatikan’ın Türkiye temsilcisi Monsenyör George Marovitch’e konuyu açmış. Tabii ilk yanıt olumsuz olmuş. Garbis ısrarını sürdürmüş, sonunda ev sahibi temsilci pes etmiş ve “Papa hazretleri şafak vakti tek başına dua eder. Siz Harbiye konutuna gelin, ben sizi arka kapıdan bahçeye alacağım. Duası bitince mini salonda karşılaşırsınız. Gerisi size kalmış” demiş.
Sanırım 1979 Kasım’ının son günüydü. Evden nereye gideceğimi söylemeden çıkıp bir taksiye atladım. Yağmur felaket yağıyordu. Garbis benden önce gelmiş, fotoğraf makineleri ıslanmasın diye uğraşıyordu. Neyse, bahçe kapısı açıldı. Monsenyör Marovitch bize parmağıyla “ses yapmayın” işareti vererek, bizi bir kenara iliştirdi ve “bekleyin” komutunu verdi. Belki iki saat boyunca yağmurun altında zangır zangır titreyerek, içeri alınma anını iple çektik.
Sonunda kapı açıldı ve biz içeriye daldık. Papa II. John Paul karşımda duruyordu. Yanına adeta dar alanda koştum ve; “Papa hazretleri, ben dünya spor yazarlarını temsilen huzurunuzdayım. Lütfen bir mesaj verir misiniz?” diye sordum.
Din adamı birden iki elini boksör gibi sıkarak, “Ooo, ben çok spor yaptım. İyi bir boksördüm. Şimdi gardını al” diyerek vururmuş gibi yaptı.
O an ben yiyeceğim yumruğu değil, Garbis’in bu anı görüntüleyip görüntülemediğini düşünüyordum. Papa bir mesaj yazacağı sözü verdi ve yanından ayrıldık.
Dışarıda Garbis’e “Gard alma anını çekebildin mi?” diye sordum. “Reha, dört kez deklanşöre bastım.........
© CNN Türk
