Laiklik olmadan Suriye'yi yönetilemez
On yılı aşkın emperyalist rejim değiştirme operasyonu sonucunda Suriye’de ortaya çıkan yönetim, geçmişte “terörist” diye anılan unsurların hakimiyetindeki bir yapı oldu. HTŞ güçleri, ülkenin güneyindeki Dürzi azınlığa karşı tahakküm kurmaya çalışırken sert katliamlara girişti. Nitekim HTŞ bağlantılı militanların Süveyda kentine girerek Dürzi halkına ve onların inanç simgelerine saldırması, bunun bir katliam girişimi olduğunu ortaya koydu. Sahadan gelen haberler, Dürzi topluluğundan sivillerin infaz edildiğini, toplam can kaybının şimdiden 248’i bulduğunu gösteriyor.
Bu tabloda, İsrail kendisini Dürzi toplumunun hamisi olarak sunarak “insani müdahale” pozlarında ortaya çıktı. Tel Aviv yönetimi, Suriye’deki Dürzileri korumayı bir sorumluluk gibi gösterip, aslında bölgeye doğrudan müdahil olmayı meşrulaştırmaya çalışıyor. Katz’ın “İsrail, Suriye’deki Dürzileri terk etmeyecek” sözleri bu stratejinin açık beyanıdır. Hatta İsrail içerisindeki Dürzi vatandaşların da Süveyda’daki kardeşleriyle dayanışma için genel grev ilan etmeleri, küçük bir grubun Suriye topraklarına geçmesi ve İsrail ordusunun onları geri getirmeye çalıştığını açıklaması, İsrail’in uluslararası kamuoyu nezdinde “Dürzi halkını koruyan ülke” imajı çizmesine yardımcı oluyor. Ancak tarihi deneyimler göstermektedir ki İsrail’in bir bölgeye koruma veya güvenlik gerekçesiyle yerleşmesi, o bölgede kalıcı bir işgale dönüşmekte ve yerel halkın çıkarlarından çok İsrail’in stratejik hedeflerine hizmet etmektedir. Bugün “silahsızlandırılmış güvenli bölge” söylemiyle Süveyda ve çevresine nüfuz eden İsrail’in, yarın bu bölgede fiilen askeri-siyasi kontrol kurma arayışında olması kuvvetle muhtemeldir.
İsrail’in bu planı, Filistin topraklarındaki yaklaşımıyla da paralellik gösteriyor. Nasıl ki Tel Aviv, uluslararası toplumun dillendirdiği “İki Devletli Çözüm”........
© CGTN Türk
