menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Taha Parla’nın Ardından…

8 3
yesterday

Taha Hoca’mızı kaybettik. Bu üzücü haberi duyduktan sonra elbette Taha Hoca’yla olan geçmişimizi düşünmeye başladım. Sonra bu yazı fikri ortaya çıktı. Bu yazı Taha Parla’nın sosyal bilimler alanına katkılarını ele almak, eserlerini tarihsel bağlamına yerleştirmek amacıyla yazılmadı. Bunların da yapılması elbette çok yararlı olacak ama ben biraz daha mütevazı ve kişisel bir yazı yazabilirim şu anda.

Bizim kuşağımız 20. ve 21. yüzyıl arasında asılı kalmış bir kuşaktır. Bunun artıları var mı bilmem ama sıkıntılarını bol bol yaşadık. Lise yıllarımı geçirirken Cunta muhalif kesimleri ezip geçmişti ama sol hafıza halen dipdiriydi. Boğaziçi Üniversitesi’ne geldiğimde bedel ödeyen solcu abilerimizin, ablalarımızın bayrağını devralmak üzere sabırsızlık içindeydim.

Taha Parla da sadece düşünceleri ve inancı yüzünden bedel ödeyenlerdendi ve bunu da hiçbir zaman gürültülü biçimde dışavurmamıştır. Taha Parla 1402’liklerdendi ve üniversiteden dokuz yıl uzak yaşamak “cezasına” çarptırılmıştı. O dönemi hep olumlu anar, geçim derdiyle ansiklopedilere madde yazdığı günlerde edindiği deneyimi çok önemserdi. Ama hiçbir zaman mağdur gibi değil, bu ülkede muhalif olmanın doğal sonuçlarına, sırası gelmişken, katlanmak gerektiğini bilir gibi anlatırdı.

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde aldığımız dersler ve Ortakantin’de sol gruplarla etkileşimimiz sonucunda kafamız iyice karışmıştı. Kantin’de bölümümüze karşı dikkatli olmamız uyarılarını alıyorduk. Bizim bölüm “çok liberaldi”, “Post-Modern”di…

Bölüm dersleri ve hocaları aslında ciddi bir çeşitliliğe sahipti ve bu zamanla değerini anlayabileceğim bir ayrıcalıktı. Sözgelimi Siyaset Teorisi dersinin ilk dönemini Suna Kili’den almıştık. Suna Hoca dünyaya Kemalizm penceresinden tutkuyla bakan birisiydi. İkinci dönem ise dersimize Marksist olduğunu duyduğumuz Taha Parla girmişti.

Taha Parla’nın derse ilk gelişini çok iyi anımsıyorum. Son derece mütevazı kıyafetleri vardı. İçeri girdiğinde kim olduğunu anlamamıştık. Başlayalım mı dediğinde duruma uyandık. Derhal dersi Türkçe yapacağını söyledi ve biraz sonra da meşhur Yeni Harman sigarasını yaktı. Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim dili İngilizceydi. Columbia Üniversitesi’nden doktorasını almış Taha Hoca ise İngilizce kaynaklar verir ama dersleri Türkçe yapardı. Elbette derslerde sigara içmesini olumlayacak değilim ama sanırım bu şekilde konsantre olabiliyordu. Çok sayıda öğrencisi de bir süre sonra Yeni Harman içmeye başladı. Bugün bunu anlattığımda başka bir yüzyıl gibi geliyor değil mi?

Akademisyenliği tercih etmemde Taha........

© Birikim