Ekmek kavgası
Sofralarda yokluk, evlerde açlık her geçen gün gerileyen alım gücü ile derinleşen bir sorun. İklim değişikliği yağışsız koca bir mevsimin ardından birçok bölgemizde kritik eşikle kendini hissettiriyor. Küresel ısınma süslü cümlelerle anılırken kimsenin gerçek anlamda gündeminde değil. İktidarın ekonomiyi çöküşe sürükleyen yanlış politikaları bu umarsızlık ve plansızlıkla koruyucu değil yok edici. Mevcut su kaynaklarını korumak, ormanları, yeraltı sularını korumak yerine doğa talanı ile susuzluğa; kıyıcı tarım politikalarıyla gıda kıtlığına davet çıkarılıyor. Bu noktada ne yazık ki muhalefetin de yeterince duyarlı olduğunu söylemek güç. Ana muhalefetin gölge bakanlıkları arasında bir tek Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tanımlı değil. Değişen ekonomik yapı toplumsal yapıyı da değiştiriyor. Tarlalar çölleştirilirken rant ve imar yoluyla köyler de kente dönüşüyor. Açlık, yoksulluk, işsizlik ve sosyal adaletsizlik sınıf ayrımını derinleştirirken, ayrımcılık ve şiddeti özendiren kindar söylemle mevcut “güvenlik politikaları” gıda güvenliği, sağlık, sosyal koşullar gibi önemli başlıklarda odak alanı geliştirmekten çok uzak. Artan şiddet ve sokak cinayetleri oranına bakarak can güvenliğinden bile söz edemeyen bir güvenlik anlayışına emanetiz.
Asgari ücretli maaşıyla yılın başında 1768 adet ekmek alabiliyorken, Temmuz ayında bu sayı 1473'e düşmüştü. Yılı kapatmaya yakınız ve durum her anlamda geriye gidiyor. Bir kuru ekmeğe muhtaç emekçiler, proteinden yoksun bayat ekmeği dönüştürerek sofraya tabak koymaya çalışan memurlar, emekliler var. Milyonlardan söz ediyoruz.
Pazar günü Urla Bademler köyündeydim. Köyün artık pek üretilmeyen geleneksel ekmeği Godalak, Selin Akar Abuç öncülüğünde güzel bir etkinlikle taş fırına verilirken çocuklar gibi şenlendi Selin’in köy meydanındaki seramik atölyesi Melonarte’nin bahçesi. Muhtemelen tarlada çalışmaya giderken hem besin değeri hem pratik pişirimi hem de uzun süre dayanması için gelişen özgün bir tarifi var godalak ekmeğinin. Ekşi hamur mayalı hamur daha çiğken içine yine çiğden kabuklarıyla koyulup kapatılıyor ve iş fırının harına kalıyor. Bu tarif bana yoksul sofralarında ekmeğin yerini, bayat ekmeği dönüştüren mahir tarifleri, köy sofralarının bereketini düşündürdü. Eve dönünce biraz okuyup araştırdım. Bir somun ekmekten öğrenecek ne çok şeyim varmış. Hem düne hem de bugüne, gerçeğimize dair.
Ekmek her zaman temel besin maddesi olarak kabul edilmiştir. Yoksulun sofrasını kurtarandır. Hayatta kalma savaşının vaz geçilmezi. Doyma ihtiyacını karşılayan nimettir ekmek. Beslenme kadar bereketi, emeği, kazancı, paylaşmayı simgeler. Bu nedenle tüm inançlar için de kutsaldır. Bu kutsallık ekmeğin tarihselliği içinde dinler öncesine uzanır Sabiiler'e göre ekmek Bereket tanrısı Tammuz'un etinin temsili kabul edilir. Şarap da barış ve şarap tanrısı Dionysus'un kanı. Ekmek de şarap da o dönem için hem yaşam kaynağı, hem temel geçim kaynağıdır. Bu nedenle de Ekmek, Mezopotamya’da ayinlerde, Hitit tabletlerinde, Sümer yazıtlarında, Yunan mitolojisinde, destanlarda toprağa düşen buğdayın kutsal öyküsündedir. Yahudilikte buğdayın toplanma zamanında kutlanan Şavuot bayramında yapılan ekmek Tanrıya sunulur. Hristiyanlıkta Hz. İsa’nın doğduğu yer olarak kabul edilen Beytüllahim, İbranice’de "ekmek evi" anlamına gelmektedir. İsa’nın "Ben, cennetten inmiş olan yaşayan ekmeğim. Her kim bu ekmeği yerse sonsuza kadar yaşayacaktır" sözleri İncil’de yer alır. Son akşam yemeğinde İsa peygamber ekmeği havarilerine bölüştürürken, "Alın yiyin, bu benim bedenimdir" der. İslâm dininde de ekmeğin önemi açıktır. Hz. Muhammet’in yere düşen bir ekmek........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon