Hırs kasırgası
(Bu yazı, Tornado filmi hakkında spoiler -sürpriz bozan- içermektedir.)
Çocukluğumuzun en erken dönemlerinden itibaren dinlediğimiz tüm masallar, öyküler, sonrasında okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, hırsın ne kadar kötü bir şey olduğunu, özellikle para hırsının insanı nasıl da yaşamsal değerlerden uzaklaştırıp yıkıma götürdüğünü anlatır. 1001 Gece Masalları’ndan Andersen’e, Keloğlan masallarından La Fontaine’e, Grimm Kardeşler’den Nasrettin Hoca’ya, Shakespeare’dan Dostoyevski’ye, Tolstoy’dan Yaşar Kemal’e, Halit Refiğ’den Coen Kardeşler’e dek tüm anlatı kaynaklarımız, insanın yaşamak için temelde neye ihtiyaç duyduğunu, bundan fazlasını elde etme hırsının yol açtığı sorunları anlatan yapıtlarla doludur.
Peki biz neden ailelerimizin, eğitmenlerimizin, düşünürlerimizin her fırsatta dile getirdiği bu gerçekliğe değil de, Ayn Rand gibi az sayıdaki kötücül istisnaların “Sadece kendini düşün! Kazanabildiğin kadar kazan!” söylemlerine kaptırırız kendimizi?
∗∗∗
Geçen hafta gösterime giren Tornado/Kasırga (2025), sade ve çok etkileyici bir sinema estetiğiyle yine bu meseleyi anlatıyor. 1790larda geçen filmde, tek atlı karavanlarıyla gezerek kukla tiyatrosu yapan Japon baba-kızın ve çevresindekilerin hayatının zenginlik hırsıyla nasıl mahvolduğunu izliyoruz.
Tornado adlı genç kız, babasıyla bir intikam hikayesinde oynamaktadır. Oyunun kuklalı bölümünde kötü samurayla iyi samurayın ölümcül kavgasını, babayla kızın oynadığı insanlı bölümündeyse ailesini öldüren kötü samurayın peşindeki genç kızın intikamını seyrederiz.
Tam o sırada, Tornado’nun gözüne, seyircilerin arasında dolanan yankesici bir oğlan çocuğu takılır. Oğlan, bir soygundan dönerken durup oyunu izleyen haydutların yanındaki altın dolu iki torbayı çalar. Oyun biter bitmez Tornado,........
© Birgün
