Run Lola Run’ın sinema devrimi
Zamanın içinde patlayan bir bombaydı Run Lola Run. 2025’te bile sinema, Run Lola Run kadar cesur, yenilikçi ve çağını aşan bir iş ortaya koyamadı. Run Lola Run felsefi bir temel üzerine kurulmuş olabilir ama onu hâlâ taze ve güçlü kılan şey, bu felsefeyi salt düşünsel bir soyutlama değil; bedensel, estetik ve duygusal düzeyde de hissettirmesi. Film, çağını yakalayarak, teoriyi pratiğe dönüştürmenin nadir sinemasal örneklerinden biridir. Kısacası bu kadar cool bir film yapılamadı. Çünkü Lola hâlâ en hızlısı. Çünkü onu durduracak anlatı hâlâ yazılmadı.
Günümüz dünyasında belirsizlik, hız ve çoklu gerçeklikler, yalnızca gündelik yaşamlarımızı değil, sanatın anlatı biçimlerini de yeniden şekillendiriyor. Tam da bu noktada, Tom Tykwer’in 1998 tarihli kült filmi Run Lola Run (Lola Rennt), yalnızca döneminin değil, çağımızın ruhunu sezmiş bir sinema başyapıtı olarak öne çıkıyor. Postmodernizmin karmaşık katmanlarını, hem biçimsel bir cesaretle hem de düşünsel bir yoğunlukla perdeye taşıyan bu film, günümüz izleyicisi için yeniden okunmayı fazlasıyla hak ediyor.
Run Lola Run, klasik anlatının temel yapı taşlarını yerinden eden bir sinema deneyi. Film, aynı hikâyeyi üç kez farklı biçimde anlatarak yalnızca “başka türlü olsaydı ne olurdu?” sorusunu değil, daha köklü bir soruyu da gündeme getirir: “Gerçeklik nedir?” Bu sorgulama, postmodernizmin iki büyük kuramcısı olan Jean Baudrillard ve Jean-François Lyotard’ın fikirleriyle doğrudan kesişir. Baudrillard’a göre çağdaş dünyada gerçeklik, artık kendi özgün biçiminde var olmaz; medya, teknoloji ve temsil sistemleri sayesinde "gerçek", yerini simülakrlara bırakır yani aslını unutmuş temsillere. Run Lola Run, tam da bu hiper-gerçek evrende geçer: Lola’nın üç koşusu üç ayrı zaman çizgisi, üç ayrı evrendir ama hangisi gerçek? Yoksa hepsi birer olasılık simülasyonu mudur? Film, video oyunu estetiği, animasyon geçişleri ve hızla akan kurgu diliyle, izleyicinin gerçeklik algısını bozar ve onu simülakrlar içinde yönünü kaybetmeye zorlar. İşte bu nedenle, film yalnızca bir anlatı değil, gerçekliğin temsiline dair........
© Birgün
