Anadil ve ‘çağdaş uygarlık’
Anadil ama özellikle Anadilde eğitim ifadesi, uzun yıllardır siyasal kesimlerin bir bölümünde kırmızı görmüş boğa duygusu yaratıyor. Ne yazık ki bu bir vak’a. Bu duygunun diline-haline bakılırsa, sanırsınız ki ‘memleket elden gidiyor’ ya da ‘vatan bölünüyor’. Siyasal korkular bu şekilde sosyolojik makullerin ve hatta ülkenin temel hedefi olan ‘çağdaş uygarlığı yakalama’ çabasının da önüne geçiyor.
İçinde bulunduğumuz hafta çeşitli akademik-politik etkinliklere konu olan Avrupa Dil Günü vesilesiyle, Türkiye’nin, ‘dilsel özgürlük’ ve ‘anadilde eğitim’ konusunda ‘çağdaş uygarlığın simgesi’ saydığı Avrupa’yı ‘yakalamaya’ değil de, görmemeye çalışması ilginçtir. Avrupa’nın diller/anadiller konusundaki politikaları, hemen her yerde olduğu gibi genellikle milliyetçi tahayyüller içinde biçimlenmiştir. Böyle olunca hâkim dilin dışında kalan diller, görmezden gelinmiş ya da genellikle yaşam alanları kısıtlanarak tasfiye edilmek istenmiştir. Avrupa’nın büyük bölümünde ‘resmi’ diller dışında kalan dillerin, sadece öğrenilmesi değil, konuşulması dahi uzun yıllar yasaklanmıştır.
Bu siyasal tercih ve yaklaşımın referansı aslında doğrudan aydınlanma ve Fransız devrimidir. Dolayısıyla Fransa bu alanda bir model işlevi görmüştür. 1789 Fransız devrimcilerinden........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d