menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siyasette samimiyet mümkün mü?

22 1
14.06.2025

Türkiye siyasetinde samimiyet, teoride dillendirilip yüzeyde oyalanan bir kavram. Pratiğe gelince sahiciliği dahi zor bulunuyor. Ve belki de bu topraklarda siyasetin en yıpratıcı yönlerinden biri samimiyetin giderek erozyona uğramasıdır. Seçim meydanlarında söylenen sözlerin, kürsülerde atılan nutukların, kameralar önündeki gülümsemelerin çoğu zaman halkta karşılık bulmamasının sebebi bu eksikliktir: Samimiyet.

Nadir de olsa bu riyakârlıkla dolu karanlığın içinde bir ışıltı görürüz. Bazen bir politikacının duruşunda, konuşmasında, hatta susuşunda bile hisseder ve sahiciliği hemen anlarız. İşte o figürler bu samimiyetsiz düzenin dışına düşer. Örneğin dokuz senedir Edirne’de tutsak olan Selahattin Demirtaş dışarıda kalanlardan biri. Kendine güvenen, gocunmayan, rahat davranan, kibirli olmayan tavırları ile siyasetçilere güvenmek gibi yıkılmış duyguları ayağa kaldırma kabiliyeti olan Demirtaş’ın sözleri, davranışları insanî bir derinlik taşımaktadır. Tam da bu yüzden sesi o kadar güçlü yankı buldu. Öte yandan sistem, içtenlikli muhalefeti, halkla gerçekten bağ kuran lideri affetmez. Hele bu lider, sarayın sınırlarını tanımayan bir dil kullanıyorsa, halkı izleyici değil özne yapıyorsa, elbette hedefe konur. Demirtaş da bu nedenle dokuz senedir ailesinden 1688 kilometre uzakta bir cezaevinde tutsaktır.

Selahattin Demirtaş cezaevinde yazdığı üçüncü kitabı olan Leylan’da şöyle yazmış:

“Bu hayatta her şeyiyle güvenebildiğiniz en az bir kişi........

© Birgün