Nekrokrasi ve nekrotlar
Konumlar nesnelerin değerler hiyerarşindeki yerlerini gösterir. Anlam nesnelere değil, konumlara yerleştirilmiştir. Konumları değiştiğinde nesnelerin değerleri ve anlamları da değişir. Bedenin sağ tarafı sol tarafından, ön tarafı arka tarafından, yukarısı aşağısından daha değerlidir. İnsan, dil içinde nesneleri kendi arzusuna göre yeniden konumlandırabilir; şeyleri yerin dibine de batırabilir, göklere de çıkarabilir. Yeri gelir, insan yeryüzündeki kendi konumunu ifade ederken bedenini de nesneleştirir, yeryüzü ve gökyüzündeki kerteriz noktalarını, dağları, güneşi, yıldızları referans olarak alır. İnsanın anlamını da konumu, bedenini ilişkilendirdiği şeyler belirler. Sırt üstü uzanıp gökyüzünü seyre daldığında kendini çok ama çok aşağılarda hissedebilir. Bunun tersi de mümkündür; dipsiz bir kuyunun içine düşecek gibi de olabilir. Fakat insan dilde evreni yapılandırırken gökleri yukarıya, yeryüzünü aşağıya yerleştirmeyi tercih etmiştir. Arapçada ve Hint-Avrupa dillerinde dünya sözcüğü aşağı, alçak anlamına gelen köklerden türetilmiş. Yeryüzü süfli, gökler ulvi varlıkların yeridir. Yeryüzünde yaşamak aşağılık bir şey. Sürekli değişime maruz kalan bir dünyada yaşamak aşağılanır, oluş yadsınır ve insan kalıcı olanın peşine düşer. “Bir şeyden bir mumya yaptıklarında, bir şeyi tarihsizleştirdiklerinde onu onurlandırdıklarına inanıyorlar. Hiçbir eylemsel gerçeklik ellerinden canlı kurtulamadı.........
© Birgün
