Resmi açıklamalar doğruyu söyleseydi
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Eskişehir’deki orman yangınında 10 insanımızın ölümünün ardından her felaket sonrası yaptığı bildik uyarıyı yineledi:
“…yalnızca yetkili merciler ile ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan açıklamalara ve resmî bilgilendirmelere itibar edilmesi gerektiği…”
İyi de Eskişehir’deki olayla ilgili yapılan açıklamaların hiçbiri, gencecik insanların ölümünden kimin sorumlu olduğunu, donanımlarının neden eksik olduğunu açıklamıyor, bilgi vermiyordu. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın sözleri, “...maalesef yangının içerisinde kaldılar” ve “…başsağlığı diliyorum” demekten öte gitmiyordu.
Daha yeni ve bir o kadar da üzücü başka bir örnek daha var gündemimizde. 26 Temmuz’da İskenderun’da yedi asker hastaneye kaldırıldı; ikisi yaşamını yitirdi. Milli Savunma Bakanlığı, haberin duyulmasından saatler sonra iki erin ölümünü “aşırı sıvı kaybına bağlı kandaki sodyum düzeyinin sebep olduğu çoklu organ yetmezliği” diye açıkladı. Ne olmuştu da durup dururken yedi er, aynı şikayetle hastaneye kaldırılmış, ikisi ölmüştü? Bu bilgi yoktu açıklamada. MSB’nin haftalık olağan basın açıklamasında da “Tahkikat sürüyor”dan öte bilgi verilmedi.
İktidar medyası, beklendiği gibi sadece açıklamayı yayımladı. Yeni Şafak, “Eğitimdeki 2 Mehmetçik şehit oldu” haberini yayımladı. Muhalif medya ise açıklama ile yetinmedi. Cumhuriyet, “Güneşte talim ölüm getirdi” diye manşetten yayımlarken, Birgün, Evrensel, Gazete Pencere, Nefes, Sözcü de “askerlere 45-50 derecede eğitim yaptırıp susuzluktan ölmelerine neden olunduğu” tepkilerini de yayımladılar.
Bir gün sonra cenaze töreni haberlerinde de durum aynıydı. Muhalif medya “Sıcakta eğitim olmamalı” başlıklarıyla sorgulamaya devam ederken iktidar medyası yine olayın nedenini sorgulamadan, sırf bakanlık açıklamasına dayanarak haber yapmayı sürdürdü.
Akşam, “Eğitim şehitlerine gözyaşlarıyla veda” derken Hürriyet, Bulancak’taki törende bir genç kızın askerlerin üzerine şemsiye tutmasını “Şehidi uğurlarken anlamlı görüntü” diye yayımladı. Evet, gerçekten anlamlıydı ama bence aslında bir protestoydu; askerlere güneşin altında eğitim yaptırılmasına göndermede bulunuyordu şehit yakını.
Epeydir bu ülkede “resmi açıklamalar ve bilgilendirmeler” doğruyu söylemiyor, gerçeğin ne olduğu hakkında bilgi vermiyor. O resmi açıklamalara itibar edince ölümler sorgulanmadan “eğitim şehidi”, “orman şehidi” diye geçiştiriliyor, protesto bile yumuşatılarak yayımlanıyor.
Asıl uyarılmaları gereken, sorgulayan gazeteciler değil, bilgi vermeyen açıklamaları yapan devlet yöneticileridir.
∗∗∗
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan mı haklı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel mi? Fidan mı özür dilemeli, Özel mi?
Bogota’da düzenlenen konferansta İsrail’e karşı eylem planına Türkiye’nin imza atmamasıyla ilgili tartışmada Fidan’ın haklı olduğunu savunanlardan biri de Mehmet Tezkan’dı. Halk TV’deki programda, “Hakan Fidan’ın dediği doğru burada. Bir şerh düşerek bildiriye imza attı. İşte bu şerhin hukuki kısmını hazırlamak için de orada atmadılar imzayı” dedi.
Anımsatayım, Dışişleri’nin, konferansın ardından 16 Temmuz’da yaptığı ilk açıklamada sadece “görüşlerin paylaşıldığı” ifade ediliyordu, o kadar. Bildirinin imzalanmamasına ilk tepki, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve emekli büyükelçi Namık Tan’dan geldi. Dışişleri’nin “bildiriye karşı muğlak tutum aldığı” ve “Bogota’ya hazırlıksız gidildiği” paylaşımları yaptı.
Ardından Özgür Özel, Trabzon’da “Kolombiya’daki toplantıda eylem planına imza atmadan Kolombiya’dan kaçtılar. Trump’tan korktular” diye eleştirdiğinde ise 19 Temmuz’du.
Dışişleri Bakanlığı’nın, aynı gün bu tepkileri yanıtlayan açıklamasında “gerekli hazırlıkların........
© Birgün
