menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Buğra Gökçe’ye MASAK’lı yanıtlar

26 7
28.04.2025

CHP Kurultayı soruşturması nedeniyle ifadesi alınanlardan biri de gazeteci Altan Sancar’dı. Tanık Tolgahan Erdoğan’ın, “Altan Sancar’a Beşiktaş Belediyesi’ne ait aracın tahsis edildiğini duydum” sözleri sorulunca Sancar şu yanıtı verdi:

“Herhangi bir kurumdan herhangi bir araç bana tahsis edilmemiştir. Bugüne kadar belediyeye ait kullandığım tek araç, belediye otobüsüdür.”

Bu yanıt ve Sancar’ın ifade verdiğinin medyada haber olmasının ardından halen tutuklu olan İstanbul Planlama Ajansı Genel Müdürü Doç. Dr. Buğra Gökçe, “Değerli Medya Ombudsmanı @farukbildirici Ne yazık ki bir meslektaşınız, genç bir arkadaşınız olan @altansancarr 'ın farazi suçlamalarla ifade vermeye çağrıldığını öğrendim” diye başlayan bir paylaşımda bulundu. Gökçe, bana özetle şu soruları yöneltiyordu:

“Bir insana ‘duydum’, ‘duymuştum’, ‘düşünüyorum’ diye suç yükleyerek, hiçbir somut bilgi, belge sunamadan insanları zan altında tutan insanların ifadelerini gazete, televizyon ve medya kuruluşlarının ‘maddi gerçek’ gibi göstermesi kabul edilebilir mi?

Ne yazık ki biz de ‘duydum’, ‘duymuştum’, ‘duyanı duydum’, ‘düşünüyorum’ gibi iddialarla özgürlüğümüzden mahrum kalmış haldeyiz. Sizce basın bu durumu insan hak ve özgürlükleri ve hukuk devleti gibi anayasal haklar açısından mı ele almalı yoksa ‘duyan’, ‘duyanı duyan’, ‘düşünen’ bazı kişilerin iftiralarına ciddiyet atfedip masum insanlardan açıklama mı beklemeli?”

Bu soruların yanıtları çok açık. Elbette suçu kanıtlama yükümlülüğü iddia makamına aittir, hiç kimse kendisinin suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışmak zorunda bırakılamaz. Gazeteciler de insanların somut kanıtlara dayanmayan suçlamalara maruz kalmasına aracı olmamalı, zemin hazırlamamalı, iddia makamı gibi davranmamalı.

Fakat 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu ve çevresindekilere yönelik operasyon sonrasında iktidar medyasında savcı, yargıç gibi davranan gazetecilik ön plana çıktı. Buğra Gökçe de savcılığa yeltenen gazeteciliğin suçlamasına maruz kalan isimlerden. Cem Küçük, Buğra Gökçe için TGRT Haber’de aynen şöyle söyleyebildi:

“Öyle devletin verdiği rakamların dışında kendinize ait paralel açıklama yaparsanız böyle paketlenirsiniz. İnşallah akılları başlarına gelmiştir.”

Gerçi Cem Küçük’ün bu sözleri, Buğra Gökçe’nin “Anlıyorum ki suçum: bilgi paylaşmak, aydınlatmakmış” diye yazmasına vesile oldu! Ama bir gazeteci, asla böyle “paketlenirsiniz” gibi sözcüklerle ve “akılları başlarına gelmiştir” gibi üstten bir tavırla konuşamaz; soruşturmada taraf olamaz.

∗∗∗

Cem Küçük, operasyonun başından bu yana savcılığın medya şubesi gibi davranıyor. “İBB’nin maaşa bağladığı gazeteciler konuşmalı!” başlıklı yazısında da isimlerini sıraladığı gazetecileri töhmet altında bırakmıştı:

“MASAK raporu bazı gazetecilerin para trafiğini raporlamış. Savcılık soruşturmasına birçok gazeteci girdi ve onların da bilgilerine başvurulabilir.

…Adı geçen gazeteciler hangi belediyenin aracını kullandılar bilmek kamuoyunun hakkı. Adı geçen gazeteciler ve daha fazlası savcılık soruşturmasına girmiş durumdalar.”........

© Birgün