menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Afganistan dizilerinde sokaktaki insan yoktu

35 0
previous day

Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin dördüncü yıldönümünde önce Yeni Şafak’ta Yasin Aktay’ın, sonra da Akşam’da Murat Özer’in Afganistan izlenimleri yayımlandı.

Ancak nasıl bir organizasyonla gittikleri anlaşılmıyordu. Ben de Yasin Aktay’a, kendilerini Taliban yönetiminin davet edip etmediğini sordum. Aktay, “Çoğu İstanbul’da oturan İslam ülkelerinden iş adamları ve aydınlar grubu ile bir organizasyon yaptık. Oradan gelen bir davet yoktu” yanıtını verdi. Aktay ve Özer, aynı grupla gitmişlerdi ama Aktay’ın yazısı 6-7 Ağustos’ta, Özer’in ise gecikmeli olarak 15-17 Ağustos’ta yayımlanmıştı.

Birlikte görüşmelerinin de etkisiyle olsa gerek, her iki yazı dizisi benzerlikler taşıyordu. Benzerliklerin başında da Taliban yönetiminden övgüyle bahsetmeleri geliyordu. Özer, 24 TV’de izlenimlerini aktarırken, dizideki gibi “Kâbil son derece modern bir şehre dönüşmüş durumda. Yıkımın etkisini de neredeyse hiç görmüyoruz. Sükûnet ve huzur var” diyordu.

Aktay da “Taliban’dan imkânsızın politikası” başlıklı bölümde Taliban’ın “toplumsal barış” ve “kriz yönetimi” konusunda “gerçek bir başarı öyküsü” oluşturduğunu savunuyordu.

Elbette gözlemleri böyle olabilir ama her iki yazı dizisinde de Taliban yönetiminin bakanlarıyla yapılan söyleşiler dışında birileriyle konuşma olmaması dikkat çekiciydi. Aktay, gözlemleri dışında sadece Milli Eğitim Bakanı Habibullah Aga ile söyleşiyi aktarıyordu; Özer’de ise ilaveten İçişleri Bakanı Hakkani, Dışişleri Bakanı Muttaki ile söyleşiler yer alıyordu.

Özer’in, Kâbil’de çektiği fotoğraflar, günlük yaşam hakkında bilgi vermesi bakımından değerli ama özellikle “Afganistan’da kadın olmak / Kadınların eğitimine engel olmayız” bölümünde bile bir kadının görüşünün olmaması büyük eksiklikti.

Bu eksikliğin nedenini de sordum Yasin Aktay’a. “Sokaklarda, başka resmi olmayan insanlarla da epey görüşmemiz oldu aslında ama onları belki yeterince yansıtamadık, doğrusu anlattıklarımızla çelişen bir durum da görmedik pek” yanıtını verdi.

Elbette insanlarla konuşmuş olabilirler ama her iki yazı dizisi de bunu anlatmıyor; sokaktaki insan yok o satırlarda. Bu haliyle yazıları, her iki yazarın da sadece Taliban yönetimi ile temas kurdukları ve bu görüşmelere dayanarak tek yanlı izlenim oluşturdukları algısı yaratıyor.

∗∗∗

Siyasi haberciliğin klasiklerinden “Yakın çevresine anlattı” kalıbı, bu kez de TGRT Haber’den Fatih Atik’i sıkıntıya soktu. Atik’in aktarımı birçok mecrada “Kılıçdaroğlu: Ne İmamoğlu ne de Yavaş, CHP yeni aday belirlemeli” haber ve paylaşımlarına konu olunca Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yalanlama geldi.

Atik, Kılıçdaroğlu’nun açıklamasına “Haberimin ve verdiğim bilgilerin arkasındayım. Kemal Bey yalanlamış olabilir” karşılığını verirken, “Kılıçdaroğlu’nun, İmamoğlu ve Yavaş’a rezerv koyduğu” bölümünün kişisel yorumu olduğunu vurguladı.

Ben de programın tartışma yaratan 19 Ağustos bölümünü izledim. Atik, “Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresine Cumhurbaşkanı adaylığı hakkında söyledikleri” diyerek şunları söylüyordu:

“Yönetim işe yeni bir cumhurbaşkanı adayı belirlemekle ve bir program oluşturmakla başlamalıdır.’ Kılıçdaroğlu diyor ki: ‘Ne Ekrem İmamoğlu ne de Mansur Yavaş ne de bir başkası. CHP yeni bir cumhurbaşkanı adayı belirlemeli. Yeni de bir program oluşturmalı’ diyor.

Bir cümlesi daha var. ‘Mevcut belediye başkanlarının -bunu seçim döneminde de söylemişti, yani hem Ekrem İmamoğlu hem Mansur Yavaş için- mevcut belediye başkanları seçildikleri illerin halkına hizmet etmelidirler’ ben aynı görüşteyim’ diyor. Yani bu sözlerle hem Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığına hem de bir zamanlar çok yakın olduğu Mansur Yavaş’ın adaylığına da bir rezerv koyuyor anladığım kadarıyla Kemal Kılıçdaroğlu…”

Maalesef sözlerinin deşifresi, Atik’in savunmasını doğrulamıyor. “Ne İmamoğlu ne Yavaş” cümlesi,........

© Birgün