Çete, Ganimet, Yargı
Bir hukukçu olarak yargı üzerine yazı yazmak istediğimde, bir yandan sayısız konu başlığı içerisinde seçim yapmakta zorlanırken, öte yandan bir bıkkınlık duygusu geliyor üzerime. Bu duygunun çok yaygın olduğu kanaatindeyim. Her gün onlarcasını yaşadığımız apaçık hukuksuzlukları klasik anlamda kadrolaşmaya, militan hâkim/savcılara, siyasi baskıya, hukuk eğitiminin yetersizliğine, vs bağlayan –kuşkusuz haklılık payı olan– yazı yazılabilir. Zaten de yazılıyor. Nasıl bir hukuk cinneti yaşadığımızı tek bir karar, iddianame ya da soruşturmadan çıkarabiliriz. İşte Ayşe Barım iddianamesi!
Çok yaygın olduğunu düşündüğüm bıkkınlık duygusunun iktidara trajik bir çaresizlik olarak yansıdığını görüyoruz. Memurlaştırarak emir komutaya bağladığı, cemaat ve çıkar ağlarına ihale ettiği yargı mekanizması bile tatmin etmiyor iktidarı. Onun içindir ki ardı arkası gelmeyen “reform (!) paketleri” çıkarıyor. Sınavları zorlaştırıyor, militan hâkim savcıların önünü açıyor… tüm bunlara rağmen objektif araştırmalar –ve tabii ki pratiğimiz– yargıya olan güvenin artık ölçülebilir sınırın bile altına düştüğünü gösteriyor. Geldiğimiz noktada şunu söyleyebiliriz sanırım: iktidar yargıya hâkim olmak isterken yargıyı ortadan kaldırdı! Geriye meşruiyetini yitirmiş çıplak bürokratik bir mekanizma kaldı. Devletin zor aygıtı olan yargının meşruiyetini yitirmesi ise eninde sonunda derin bir yönetememe krizine dönüşecektir. Bunun farkında olsalar gerek günde üç öğün yargının ne kadar tarafsız ve bağımsız olduğunu vazediyorlar.........
© Birgün
