Bilim karanlıkla konuştuğunda
Dr. H. Tuğça ŞENER - @htugcas
Trilyonlarca kilometre öteden bize göz kırpan yıldızlardan birinin kısa bir süreliğine gözden kaybolup yeniden görünmesi size çok da önemli bir olay gibi gelmeyebilir. Ama gökyüzünü dikkatle izleyen bilim insanları için bu durum bulunmaz hint kumaşı!
Güneş Sistemi’ndeki bir küçük gezegen veya asteroid benzeri bir cismin, uzak bir yıldızın önünden geçişi bakış doğrultumuzda gerçekleşiyorsa, Dünya’daki gözlemciler yıldızın bir anda ortadan kaybolduğunu yani yıldızdan gelen ışığın kesildiğini gözlemlerler. Yıldız örtülmesi adı verilen bu kısa ve karanlık süreç, yıldızla aramızdan geçen ve bizden milyonlarca kilometre ötede dolanan gök cisminin boyutu, şekli, konumu hatta varsa halkası ya da uydusu hakkında bilgi edinmemizi sağlar.
Bu tür gözlemlerden elde edilen veriler, SORA (Stellar Occultation Reduction and Analysis) adı verilen özel bir yazılımla analiz ediliyor. Bu yazılım, örtülen yıldızdan alınan ışık miktarının zamanla değişimini gösteren ışık eğrilerini kullanarak nesnenin boyutunu, şeklini ve konumunu hesaplayabiliyor. Özellikle birden fazla gözlem noktasından veri toplandığında, yıldızın önünden geçen küçük gezegen veya asteroidin fiziksel özellikleri oldukça yüksek hassasiyetlerde hesaplanabiliyor. Dünya’nın farklı noktalarında yer alan teleskoplar, aynı anda aynı yıldızı izleyerek yıldız ışığının ne zaman ve ne süreyle kaybolduğunu belirliyor ve cisimle yıldızın tam olarak hangi hizadan örtüştüğünün hesaplanabilmesini sağlıyor. Bu gözlemler “kiriş” ya da İngilizcesiyle chord olarak adlandırılıyor ve ne kadar çok kiriş elde edilirse, o kadar hassas bir fiziksel model çıkarılabiliyor.
Bu gözlemler tabii ki çıplak gözle izlenebilecek düzeyde değil. Her ne kadar kendi teleskobu olan amatör gözlemcilerin katkı sağlayabilmesine olanak tanısa da olabildiğince hassas teleskoplarla elde edilen her bir gözlem verisi cismin şeklinin tanımlanmasına katkıda bulunuyor. Uzayda milyonlarca kilometre uzaktaki bir taş parçasının........
© Birgün
