Doların uzun erozyonu
Bir süredir dünyayı “Amerika’nın aşırı ayrıcalığının sonu” manşetleriyle izliyoruz. ABD’de borç tavanı krizleri, siyasallaşan para politikası, yaptırımlar ve kripto tartışmaları derken son dönemde Trump’ın attığı adımların doların kurumsal desteklerini zedelediği iddiası, “Dolar bir anda tahtından düşer mi?” sorusunu yeniden gündeme taşıdı. Fakat şu temel ayrım çoğu zaman atlanıyor: “Doların değeri” tam olarak ne?
“Doların değeri” tek bir sayıdan ibaret değil; üç ayrı şapkası var. İlki, merkez bankalarının portföylerindeki payıyla rezerv para rolü. İkincisi, uluslararası ödemeler ve faturalandırmadaki kullanım. Üçüncüsü ise DXY, reel efektif kur ya da USD/TRY gibi ikililer karşısındaki kur seviyesi. Bu üç eksen birbirini tamamlamakla birlikte aynı şey değildir; birindeki hareket ötekini otomatik ve aynı yönde sürüklemez. Örneğin DXY’deki bir gerileme, doların ticaret ve ödemelerdeki kullanımını kendiliğinden azaltmaz.
Trump’ın Fed’e yönelik saldırıları ve kriptoya gevşek yaklaşımı dâhil, son yıllardaki politika seti doların rezerv para statüsünü zayıflatıyor. ABD’nin borç dinamikleri, kurumların siyasallaşması, yaptırımların/gümrük vergilerinin/ödemeler sistemlerinin jeopolitik araç hâline gelmesi “kural seti”nin sağlamlığını aşındırıyor. Buraya kadar teşhis doğru.
Ancak doların rezerv ve kullanım alanındaki hakimiyetinde ani çöküş değil, yaklaşık yirmi yıldır süren yumuşak bir erozyon görüyoruz. Ödeme sistemleri, teminat sözleşmeleri, takas altyapısı ve dolar fonlama piyasası gibi ağ........
© Birgün
