Büyükada'daki Rum Yetimhanesi otel oluyor
Fener Rum Patrikhanesi, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük ahşap yapısı olan, 1898 tarihli Büyükada Rum Yetimhanesi’ni otele dönüştürme kararı aldı.
Patrik Bartholomeos başkanlığında toplanan Sen Sinod Meclisi, 7 Haziran’daki açıklamasında, 1960’larda kapanan ve ciddi tahribata uğrayan yapının restorasyonu için yapılan girişimlerin sonuçsuz kaldığını bildirdi.
Patrikhane bu nedenle yapının, Büyükada’nın mimari ve sosyal dokusuna uygun, çevreye duyarlı ve ekolojik turizm faaliyetlerine açılmasına karar verdi.
Konuyla ilgili bianet’e konuşan Cemaat Vakıfları I. ve II. Dönem Temsilcisi Laki Vingas, kötü durumdaki ahşap binanın güvenlik sorunları ve yüksek bakım maliyetleri nedeniyle kendi gelirini yaratmadan ayakta kalmasının mümkün olmadığını belirtti.
Yetimhane binası için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştıklarını söyleyen Vingas, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Patrikhane bu kararı aldı çünkü bu kadar büyük ve ahşap bir binanın, ciddi güvenlik sorunları da göz önüne alındığında, kendi gelirini yaratmadan ayakta kalması mümkün değil. Kültürel mirası korumak açısından da böylece uzun vadeli bir çözüm sunulmuş oluyor. Zira bugüne kadar bu binayı nasıl yaşatacağımıza dair kalıcı bir çare bulunamadı.
“Bina her ne kadar kültürel bir miras olarak çok önemli ve sembolik bir yer olsa da, bu ölçekte bir yapıyı sadece manevi değerle ayakta tutmak kolay değil. Takdir edersiniz ki kimse size ‘Al bu fonu, binayı restore et ve sadece izle’ demiyor. Ne Avrupa Birliği ne de başka bir ‘zengin’ bu kadar büyük bir yatırım yapmaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir örnek yok. Dolayısıyla rasyonel düşünmek zorundayız.”
Binanın kültürel miras açısından korunmasına yönelik bugüne dek pek çok çözüm aradıklarını belirten Vingas, konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Biz kendi imkânlarımızla çok uğraştık ve çözüm aradık. Ama neticede bu binanın yaşaması için bir gelir modeli gerekiyordu. Profesyonel şirketlerle fonksiyon analizleri yapıldı. Birden fazla seçenek değerlendirildi ve nihayetinde en uygulanabilir model seçildi. Bu karar, bir öneriyle ya da dış baskıyla değil, tamamen bizlerin bağımsız ve uzmanlardan oluşan bir ekiple yaptığımız değerlendirmeler sonucunda verildi.
“Ben patrikhanede çalışan biri değilim. Herkes gibi gönüllü olarak bu sürecin içindeyim. Benim de çevremde bu binaya gönül vermiş çok sayıda insan var. Hepimiz geçmişe saygı duyuyoruz. Ama hem geçmişe hem de bugünkü İstanbullulara karşı bir sorumluluğumuz var. Her gün harabe bir bina ile karşı karşıya gelmek geçmişimize yakışmıyor. Binayı böyle bırakmanın başka bir mesuliyeti de var.
“Bazı çevrelerden gelen tepkileri anlıyorum. Elbette farklı beklentiler olabilir, biz de bu beklentilere saygı duyuyoruz. Fakat binanın başka türlü yaşaması mümkün değildi. Elimizden geldiğince en doğru olan ne ise, onu yapmaya çalışıyoruz. Ve elbette bu yeni dönemi layıkıyla sürdürebilmek için herkesin desteğini ve katkısını bekliyoruz.”
1898 yılında Fransız mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edildi. Başlangıçta otel olarak tasarlanan bina "Prinkipo Palace" (Büyükada Sarayı) adıyla bir Fransız şirketine aitti. II. Abdülhamid binanın otel olarak işletilmesine izin vermedi. Bunun üzerine bina 1903 yılında, Osmanlı döneminde azınlıklar için önemli bir sosyal ve dini merkez olan Fener Rum Patrikhanesi tarafından satın alındı.
Patrikhane, binayı yetim çocuklar için bir yurt ve eğitim kurumu olarak düzenledi ve yetimhaneye İstanbul’un farklı semtlerinden ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden gelen Rum Ortodoks çocuklar yerleştirildi. 20. yüzyılın başlarında faaliyete başlayan yetimhane, hem eğitim hem barınma alanı olarak uzun yıllar hizmet verdi. Zamanla binada 200’e yakın çocuk barındırıldı, eğitimleri ise yine Patrikhane’ye bağlı kişiler tarafından yürütüldü.
Yetimhane 1964 yılında,........
© Bianet
