menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Madleen’ yelkenlisinin adı nereden geliyor?

11 0
12.06.2025

Tüm dünyanın canlı izlediği soykırıma karşı geçtiğimiz günlerde bir grup insan hakları savunucusu, küresel ölçekte sesini çıkarmaya çalıştı. Hedefleri, İsrail ablukasını kırmak ve Gazze’ye insani yardım ulaştırmaktı.

İtalya’nın Katanya limanından 1 Haziran'da yola çıktı Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun (Freedom Flotilla Coalition-FFC) yeni gemisi “Madleen”. Akdeniz sularında yol alırken 9 Haziran gecesi saat 02.00 civarı İsrail ordusuna bağlı deniz komandolarının baskınına uğradı.

Gemide bulunan Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Fransız üyesi Rima Hassan, Almanya’dan Yasemin Acar, Türkiye’den Hüseyin Şuayb Ordu, Brezilya’dan Thiago Avila, İspanya’dan Sergio Toribio, Hollanda’dan Marco van Rennes, Fransa’dan Baptiste Andre, Reva Viard, Pascal Maurieras ve Yanis Mhamdi, İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg ve gazeteci Omar Faiad (Al Jazeera), İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından alıkonuldu.

O gece FFC'den yapılan açıklamada, “Madleen ile irtibat kesildi. İsrail ordusu gemiye çıktı. Madleen gemisindeki gönüllüler, İsrail ordusu tarafından kaçırıldı,” dendi.

Tüm dünya yine bir canlı yayında alıkoyma eylemi izledi. Hak savunucularının kaçırılması sonrası yaşananlar, İsrail’in kurulduğu günden beri sürdürdüğü insandışı politikalarıyla aynı hatta ilerledi.

Baskından bir gün önce, İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Madleen’in Gazze kıyılarına varmasını engellemek için İsrail ordusuna “ne gerekiyorsa yapması” yönünde talimat verdiğini duyurdu. ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg’in filoda yer almasıyla hem dalga geçti hem de “Umarım Greta ve arkadaşları yüzme biliyordur,” diyerek üstü örtülü bir şekilde hak savunucularını tehdit etti. İsrail destekçisi Avustralyalı araştırmacı Arsen Ostrovsky, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Thunberg’e “Küçük cihatçı, Hamas’a destek vermek için Gazze’ye girmeye çalışıyor,” dedi.

Ancak İsrail’in ve destekçilerinin tüm tehditlerine rağmen, hak savunucuları bir an bile dümenlerini Gazze’den başka yöne kırmadı.

İsrail, yavuz hırsız misali, uluslararası sularda alıkoyduğu hak savunucularını “yasa dışı yollarla ülkeye girmek” ile suçladı ve her birine 100 sene boyunca ülkeye giriş yasağı getirdi. Sınır dışı edilen dört hak savunucusu ülkesine dönse de, sekizi hâlâ İsrail hapishanelerinde rehin tutuluyor. Sınır dışı edilmeyi kabul etmemeleri hâlinde 7 Temmuz’daki duruşmaya kadar hapishanede tutulmaları öngörülen hak savunucularına İsrail’in söylediği, Gazze Şeridi'ne yönelik deniz ablukasının İsrail hukukuna göre yasal olduğu. Hak savunucularının ısrarla savunduğu ise şu: Ülkenize girmedik, sizin tarafınızdan zorla buraya getirildik; amacımız Gazze’ye, yani Filistin devletinin karasularına varmaktı.

Başta hak savunucularını savunan İsrail hukuk örgütü Adalah olmak üzere, pek çok hukukçu, İsrail’in uluslararası hukuku bir kez daha ihlâl ettiğinde hemfikir.

Peki, küresel solun ve Filistin davasını destekleyenlerin gündeminden günlerdir düşmeyen, tıpkı İsa’nın 12 Havarisi’ni (Grekçe: Apostolos, gönderilen) andıran aktivistlerin gemisinin ismi, Madleen nereden geliyor?

Akdeniz’in Gazze Şeridi’yle buluştuğu, sömürgeciliğin üstünü örttüğü bir coğrafyada, Madleen Kullab, Gazze’nin ilk “profesyonel” kadın balıkçısı olarak adını duyurdu. Bir anlamda, tırnaklarıyla adını tarihe kazıdı.

1995’te Gazze’de doğan Madleen’in hikâyesi, balıkçı bir ailenin kızı olarak başladı. Altı yaşındaki Madleen, babası Mahrous Kullab ile denize açılmaya başladı. Bu küçük, motorsuz ve kürekle ilerleyen teknede ağ atmayı ve Gazze’deki Filistinli aileler için hangi balıkların en uygun fiyatlı olduğunu ezberledi: “Kesinlikle Sardalya!”. Babası 2008 yılında ağır bir hastalık geçirince Madleen birden büyümek zorunda kaldı. Babasının gözü gibi baktığı teknenin başına geçerek sardalya ve yengeç avladı, avladıklarını pazarda satmaya başladı.

2007’de Hamas’ın yönetime gelmesinden sonra uygulanan İsrail ablukası, balıkçıların hareket alanını büyük ölçüde sınırladı. Oslo Anlaşmaları'na göre 20 deniz mili olması gereken balıkçılık sahası, üç mil ile kısıtlandı. Madleen, bu dar alanda İsrail’in taciz ve tehditlerine rağmen balıkçılığı sürdürdü. Ancak zaman içinde Gazze kıyısındaki suların yüzde 85’ine erişim, İsrail ablukası ile engellendi. Birleşmiş Milletler’e (BM) göre, İsrail, devriye tekneleri ile zaman zaman izinli alanlarda bile ağlara el koydu, balıkçılara karşı gerçek mermi ve tazyikli su kullandı.

2011 yılına gelindiğinde Madleen, Gazze’nin ilk ve tek kadın balıkçısı olarak dünya çapında tanınır hâle geldi. The Welfare Association’dan aldığı destekle motorlu bir tekne sahibi oldu: “Bu mesleğe daha fazla kadının katıldığını görmek beni mutlu ederdi. Toplumsal baskı ve eleştirilerin yükünü biraz da olsa omuzlarımdan alırdı.”

2012’de bu kez Hamas yetkilileri kadınların denize........

© Bianet