menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Nasılsınız?

18 0
27.09.2025

Bir soruyla, soru işaretli bir başlıkla yazıya başlamak, insanın kendine bile sormaktan -çoğu kez- çekindiği bir soruya, tanımadığınız birinden muhatap olmak hoş değil, biliyorum.

İnsan her gün kendisine nasılsın diye sormaz, sormaya da çekinir biliyorum ama -çoğu kez- kendine sormadığı bu sorunun cevabını -çok iyi- bildiğinizi de biliyorum.

Yine de gönlümün taa ucundan, tüm samimiyetimle yöneltiyorum bu soruyu size: “Nasılsın(ız) sevgili okur? Nasılsın(ız)?”

* * *

Nasılsın, çok dokunaklı, çok kıymetli -ve bazen de çok gereksinim duyulan- bir soru. Nazik, düşünceli ve haybeye harcanmayacak güzellikteki bu soru, bazen insanın içini acıtır, bazen de canını yakar.

Her duruma uygun düşen ve -çoğu kez- yakınlaşma amacı taşıyan, yalancıktan ve hoyratça sorulmaması gereken bu soru; ‘güya’ karşımızdakinin esenliğini merak ediyormuş gibi değil, yanıtı -gerçekten- merak ediliyorsa sorulmalı diye düşünüyorum. Bazen de nasılsın diye soranın kişinin -aslında- kendisinin nasıl olduğunu karşı tarafa anlatmak istediğini düşünüyorum.

Sorması kolay, yanıtlaması -çoğu kez- zor olan bu soruyu, nasıl olduğunu gerçekten merak ettiğiniz bir kişiye yöneltmek -bazen- pişman etme /olma potansiyeli de taşıyabiliyor. Peki bu soruyu -genellikle- kendini iyi hissedenler mi sorar? Kendini kötü hissedenler -pek- sormaz mı?

Nasılsın diyenler sevilir de "Kötü görünüyorsun evet ama seni dinleyecek zamanım yok" diyenler sevilmez mi? Belli bir süre nasılsın sözcüğünü/ sorusunu duymamak insanın sinirlerini bozar mı? Halet-i ruhiyenizin, neler yaptığınızın merak edilmesi önemli değil mi? Gündelik hayat içinde sıradan ve alışılmış olan bu soruyu çevrenizde -artık- size yöneltecek pek kimse kalmadığında insanın dengesi bozulur mu?

Nasılsın sorusu muhatap kişiye, soruluş şekline ve soran kişiye göre değişiyor. Ve çoğu kez tek bir sözcük, sıfat veya durumla cevaplanır: “iyiyim”. Makul ve beklenilen (?) cevap da çoğu kez budur zaten. Nasılsın diyen çok az insan nasıl olduğumuzla -hakikaten- ilgili midir? Zira bazen insanın en yakını bile öylesine sorar; nasılsın diye.

"Merak etmediğin, dert etmeyeceğin halde nasılsın diye sormak

münafıklıkta bir mertebedir.

Cevabı da bir o kadar sahte. Haline vakıf olmayana gözyaşlarını emanet etme.”

İmam Gazali

Nasılsın sorusu cevaplamaya üşenir bazen insan. Susulur, verilecek cevap yoksa. Bazen soran kişinin -hakikaten- nasıl olduğunuzu merak ettiğine dair şüpheye düşülür ve cevap geçiştirilir. Bazen insan nasıl olduğunu bilmediği veya anlatmak istemediği, bazen ağzını açamayacak kadar yorgun olduğu, bazen soranın samimiyetine güvenilmediği, bazen de konuşursam gözyaşlarının kendini boğacağını bildiği, bazen soran kişinin nasılsın denmeye ya da ilgiye ihtiyacı olduğunu anladığı, bazen hakiki cevabın yanıtın o an hissedilen mi yoksa yüreğinin kilerindekiler mi olduğunu bil(e)mediği, bazen üzerine gelinmesi istemediği için susulur veya kısaca cevaplanır ya da geçiştirerek sıranın soran kişiye geçmesi sağlanır.

Nasılsın sorusu bazen tedirgin eder insanı. “Bırakın beni kendi halime!”, “Ne bileyim nasılım?, “Olmak istediğim gibi değilim, ”Kıştayım, baharın gelmesini bekliyorum.“ demek ister insan ama üzerine gelinmesini istemediği ya da anlaşılmayacağını düşünerek bir şekilde geçiştirir cevabı. Aslında ilgi, şefkat ihtiyacı olduğunda beklenen bir sorudur; soran da samimiyse -belki de- dakikalarca anlatırsınız nasıl olduğunuzu.

Bu soru samimiyetle sorulmalı, cevap samimiyetle dinlenmeyecekse sorulmamalı. Soran kişi, sorduğu kişiyi önemsemiyorsa, fiziksel, psikolojik ve ekonomik olarak durumunu merak etmiyorsa, onu hissetmeye hazır değilse yalancıktan sormamalı bu soruyu. Zira haybeye harcanmayacak güzellikteki bu soruyu soran kişi, sorulan kişi “iyi değilim” diye başlayıp sorunlarını aktardığında tedirgin olsa bile karşıya belli etmemeli.

Yüz yüzeyken nasılsın diye soran bazı kişilere, sorulan kişi de gözleriyle sormalı. Anlatsam anlayacak mısın? Bıkmadan dinleyecek misin? Gözlerime bakıp içimi görecek misin? Sözüm bittiğinde sarılıp geçti diyebilecek misin? Duyduklarını saklayabilecek misin? Nadiren hiç tanımadığı birisi nasılsın dediğinde gerçekten nasıl olduğunu anlatır insan; eğer gözlerinin içine bakarak dinlerse.

Çoğu kez sohbet girizgahı olan bu soru, bazen sorulan kişinin kendisinden ne kadar ileri ya da geri olduğu merak edildiği için de sorulur. Bir de yönlendirici olan ve yönlendirici bir yanıt isteyen “iyi misin?” sorusu var; sanki iyi değilim cevabınız saatler sürecek olsa, dinleyebilecekmiş gibi. Sahi, bir de “n'aber?” var; öylesine sorulan, yapmacık olan; "Aslında senin ne durumda olduğunu merak etmiyorum."

Nasılsın sorusu dokunaklı olduğu kadar kıymetli, merhaba, günaydın, teşekkür ederim sözcükleri kadar sihirli. Gün gelir, içten bir nasılsın sorusunu özlediği olur insanın. Başkalarının derdine koşmak, başkalarının işlerini halletmeye uğraşmak, hep yapılması gerekenleri yapmaktan kendini unutan insanlar kendilerine nasılım diye sormayı akıl edemez.

* * *

Nasrettin Hoca'ya “nasılsın” diye sormuşlar. "Hinliğine soruyorsan iyiyim, dostluğuna soruyorsan anlatması uzun sürer?”

Sevgili okur; ben de nezaketen ya da hinliğine değil, dostluğuna ve tüm samimiyetimle soruyorum: Nasılsınız?

* * *

Hayatın içinde baharınız çok olsun, kış inecek olsa bile hemen bahara evrilsin.

Ve size yürekten nasılsınız diyenler eksilmesin, artsın.

(ŞD/HA)

“O an körlük hakkında düşünmem gerektiğini fark ettim. Çünkü onu tam kavrayamazsam beni alaşağı edebilirdi.”

Bu, körlüğü sonradan deneyimleyen bir........

© Bianet