Sinema gişesinden isyana bakış
Filmdeki kanlı isyanların neden iki sinema çalışanının gözünden aktarıldığına mana vermeye çalıştım. Sinemanın dünya gündemini takip ettiği, hatta zaman zaman nabzını tuttuğu malumdu. Bazı durumlarda istikbali seneler öncesinden gözümüzün önüne serdiği de görülmüştü.
Üstelik otoriter rejimlerin baskısı altındaki diyarlarda siyasi coşku aşılayabilecek eserler bazen sansürün gözünden kaçabiliyor, akabinde lanetlenip yasaklansalar da ok yaydan çıkmış oluyordu.
Sinema gişesine yıllarını vermiş bir çalışanın müessesede gösterilen mümkünse tüm filmleri izleme şansı olduğunu düşünürsek, sıradan insana göre sinema ve genel kültür açısından ayrıcalıklı bir pozisyonda olduğu kanaatine varılabilir.
Sinema bir okul haline gelebilir, resmî müfredatta olmayan muhtelif malumata ulaşılmasını sağlar; tıpkı dış dünyayla bağlantının ve hürriyetin iyice kısıtlı olduğu yıllar boyunca İstanbul Film Festivali’nin bize sağlamış olduğu “lüks” gibi.
Ne de olsa ecnebi memleketlerin sinema endüstrisiyle ticaret zayıfsa, sinemaya gelen her bir filme verilen değer artar, defalarca seyredilme şansına sahip olunduğu takdirde içerdiği mesajlar derinlemesine özümsenir; seyircinin adeta gözü açılır, politik kimliği bilenir (Emek sinemasını doyumsuz neoliberal kapitalistlerin elinden kurtarabilseydik festivalin ve dolayısıyla Beyoğlu’nun mazisinden duyduğumuz gururu taçlandırabilirdik!).
Biri Kore’de, diğeri Endonezya’da iki gişe çalışanı, sinema salonlarının da dahil edildiği isyanları birer belgeselci kamerası netliğinde, teferruatlı şekilde aktarıyor.
Biri 1980 Mayıs ayında vuku bulan Gwangju Ayaklanması veya Gwangju Demokrasi Hareketi, diğeri Mayıs 1998 Endonezya isyanı, halk dilinde de 1998 Trajedisi.
İki isyan için de demokratik rejime giden yolda ilk kıvılcım ifadesi kullanılıyor, iki sinema salonunun gündelik hayattaki huzurlu sığınak fonksiyonu silahlı askerlerin şiddetli müdahaleleri sırasında daha da manalı hale geliyor.
Yönetmen, senarist ve montaj hanelerinde adını gördüğümüz Arief Budiman 2025 Güney Kore, Endonezya ortak yapımı 22 dakikalık filmle DMZ Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde en iyi Kore kısa filmine verilen Büyük Ödüle layık görüldü.
Her iki ülkede devletlerin kabahatlerini kabul etmeyerek, sık sık olduğu gibi bilhassa üniversite öğrencilerini günah keçisi ilan edip hakikatleri çarpıtmak suretiyle işlerine gelen senaryoları dolaşıma soktuğunu tahmin etmek zor olmasa gerek!
Dolayısıyla Budiman, bu iki ayaklanmayı tekrar gündeme taşıyarak yeni nesillerin bilgilenmesini sağladığı gibi şimdiye kadar konuşamamış şahitlere de cesaret aşılıyor.
"Geçen Mayıs Sinemalarda (Last may in theaters)" adlı film için, sessizliğini bozma, sırlarını paylaşma ve travmalarını atlatma ihtiyacını damardan hisseden iki diyardan, sinemaya bir aşk mektubu şeklinde ortaya çıkmış kendine has bir dışavurum diyebilir miyiz?
Hakkında aslında pek az şey bildiğim Kore’ye gittiğimde ülkenin mazisi hakkında birçok mevzunun tabu muamelesi gördüğünü zaten fark etmiştim.
Demokratik imajı su götüren rejim dışında, sanki birilerini incitme ihtimali olduğundan, geçmişteki mühim hadiseler hakkında konuşulamıyordu; derin izler bırakmış olayların travmalarından kurtulabilmek için kurcalanıp deşilmeleri faydalı olacakken imajlarına halel getirir diye yaralar adeta kangrene dönüşmüştü.
Budiman’ın eseri aslında gayet yakın mazide meydana gelmiş iki kanlı hadiseyi aktarıyor. Arşiv malzemesinin azlığından mı, yoksa........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Ellen Ginsberg Simon
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d