Doğada bir virüs: Dikkat insan çıkabilir
İnsanlık, doğanın sadece kendisine ait olmadığını unutalı sanırım uzun zaman oldu. Her şeyi kendine hak gören insan, en değerli benim ve istediğim her şeyi yapabilirim şişirmeleriyle kendini dünyanın merkezinde saymaya devam ediyor. Doğaya ve içindeki tüm canlılara karşı duyarlı olduğunu sanan kişi bile bu “ben” tuzağına ya düşüyor ya da zor direniyor. Kabul edelim ki insan bu dünyanın başına gelmiş en kötü şey. Çok olumsuz bir yaklaşım mı oldu? Biraz çevremize bakmak bunu bir kez daha anlamamıza yardımcı olacaktır.
Peki böyle mi devam edecek? Bu sorunun cevabı bende yok. Dünyamızı ellerimizle mahvedip başka gezegenlerde hayat arayan bir nesiliz. Ya bizden sonrakiler? Çocuklarımız, torunlarımız ve sonrası…
Diğer her şey bir yana, belki kitaplarla anlatabiliriz onlara, dünyanın sadece insanlara ait olmadığını. Özellikle bazı çocuk kitapları bu konuda çok başarılı. Onlardan biri, Günışığı Kitaplığı’nın yenilerinden, Dikkat İnsan Çıkabilir!
“Dikkat köpek var”lara, “Dikkat vahşi hayvan çıkabilir”lere alışığız. Peki ya tam tersi bir yerden bakarsak mevzuya? Ormanda mutlu mutlu yaşayan bir ayı ailesinin tarafından mesela. Çocuklar ve gençler için çok değerli ve faydalı kitaplar yazan Füsun Çetinel, bu kez Dikkat İnsan Çıkabilir! diyor. Kitaplarında sıklıkla canlıların dünyasına, kültürel değerlerin önemine, insan haklarına değinen yazar son kitabıyla bakış açımızı değiştirmemizi sağlıyor.
3-8 yaş için hazırlanan bu sevimli ve düşündürücü hikâye Cansu Dinç’in rengârenk çizimleriyle zenginleştirilmiş. Dinç’in özgün desenleri sayesinde çocuklar bir anda ayı ailesinin dünyasına girecek ve onlarla bakacak doğaya.
Baba Bozayı, anne Kestane ve ikizleri Ballıböcüş ile Kocaoğlan’ın kış uykuları ormandan gelen gürültülerle bölünür. Daha zamanı gelmemiştir aslında uyanmanın ama sesler öyle ürkütücüdür ki… Bozayı sesin kaynağını merak etmeden duramaz. Tahmin ettiğiniz gibi, bu rahatsız edici sesleri çıkaranlar insanlardan başkası değildir. Büyük gürültülerle ayıları kış uykusundan uyandırdıkları yetmezmiş gibi bir de ormanı çöpleriyle mahvetmişlerdir. Ah şu insanlar! Dikkat edilmesi gereken canlılar!
Ayı ailesinin ürperişlerini ve çaresizliğini yazarın satırlarında okurken Cansu Dinç’in çizimleriyle de adeta izliyoruz. Şahane çizimler, hayvanların nasıl üzüldüklerini gösteriyor okurlara. Ayı ailesinin üzüntü ve şaşkınlığı değil sadece gördüğümüz, insanların ormandaki tahribatları, etrafa attıkları çöpler, doğayı katledişleri de çizimlerle can bulmuş.
Füsun Çetinel, hayvanlara verilen rahatsızlıkla birlikte insanların kendi aralarındaki tuhaf iletişimi de anlatıyor bu noktada. Doğanın sesini dinleyecekleri yerde son ses açtıkları tuhaf müzik, tabletiyle oynamak isteyen kız, mantarları hunharca ezen oğlan, kulağında kulaklıkla oturan anne… Eh, pikniklerin bu duruma evrildiğini söylemek çok da zor değil günümüzde. Yazar ayrıca ambalaj kullanımının yoğunluğuna da şu cümlelerle yer vermiş: Kâğıt tabaklar, plastik çatal bıçaklar, rengârenk pipetler, boş süt kutuları, pet şişeler, kullanılmış ıslak mendiller, poşetler, cips ambalajları çayırın dört bir yanına saçılmıştı.
Dikkat İnsan Çıkabilir! cümleleri ve çizimleriyle dikkat çekici. Ayı ailesinin insanlarla olan sınavı, çocukların hafızalarında eminim yer edinecek. Zengin çizimlerinin de bunda payı oldukça fazla. Yazımın başında bahsettiğim karamsar dünya, belki de böyle farkındalıklı hikâyelerle son bulacak.
(PT/AB)
Bir haksızlıkla yüzleşmeye ne dersiniz? Belki giderilmesi çok zor, aynı zamanda da çok kolay bir haksızlık. Eşitsizliğe neden olan bir haksızlık. Giderilmesi zor çünkü bilincimizin şekillendiği koşullar sağlamcılığı doğal olarak sözünü edeceğim eşitsizliğin kaynağını da zihinlerde biçimlendirdi. Kalıplaşan şeyleri değiştirmek zordur. İdeolojik bir kökeni hatta sağlamcılık gibi çok da yüzleşilmeyen ideolojik bir kökeni olan kalıpları değiştirmek daha da zordur. Fakat ayrımcılığın bu yönüyle yüzleşip onu aşmak bir o kadar da kolaydır. Çünkü en azından kendi zihnimizde giderebiliriz bu haksızlığı. Peki ne bu haksızlık?
Kapsayıcılığı ve erişilebilirliği fiziksel düzenlemelere indirgeme hatasına düştük yıllarca. Bir kaldırımın düzgün hale gelmesi, uygulamaların ekran okuyucu uyumlu olması, otobüslerde sesli anons olması vb.. Bunlar erişilebilirliğin temeli ama başka bir erişilebilirlik ihlali var ve bununla çok fazla yüzleşilmiyor. Bu da yine sağlamcılık kaynaklı mobbing ile beslenen, toplumsal ilişkilerde ve iletişimde kendini dışa vuran bir ayrımcılık türü. Yüzleşmeyi çok sevmeyiz malum. O nedenle içimizdeki sağlamcılıkla yüzleşmeye korkar hatta o yüzleşme talebini bazen zorbaca bastırırız. Bu erişilebilirlik problemi de kolay kolay yüzleşmek istenmeyecek türden. Zira ucu sağlamcılığa........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden