menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çocuklara yaşam hakkını anlatan bir köpek: Şans

11 0
01.11.2025

Bundan yaklaşık 4 yıl önce henüz üç yaşında olan bir çocuğun ‘ölüm’ kavramıyla ilk tanışmasına şahitlik etmiştim. Gittiği kreşte arkadaşından ilk defa duyduğu bu kavram onu son derece tedirgin etmişti. Hatta öyle ki ne olduğunu yeni öğrendiği ve başa çıkamadığı bu kavram onu duygusal bir krize sürüklemişti.

Sonra bu durumu ona pedagojik yöntemlerle anlatmaya çalıştılar elbette. Onunla birlikte bu süreçten öğrendiğim cümlelerden biri şu oldu: “Yaşam süresi bitti”

Bana hayatta daha önce düşünmediğim şeyleri fark ettiren bu çocuk ile Peynir’i (kedi) seviyorduk dönüp dedi ki: “Yaşam süresi diye bir şey varmış bitiyormuş ama onu çok seviyorum bizimleyken istediği kadar oyun oynasın mutlu olsun istiyorum”

O gün yaşam hakkının ve ölümün aynı kavramda birleştiği bir yerle tanıştığımı hissetmiştim. Bir çocuğun bir hayvanla kurduğu bu muazzam empatik ilişki garip bir his yaratmıştı. Bu hafta size o günlerden seslenen bir kitap öneriyorum.

BİA Çocuk Kitaplığı bu hafta evlerinize, düşlerinize Zizi Çocuk Yayınları'ndan çıkan Gönül Ekici’nin hazırladığı Berna Yangın’ın resimlediği “Yaşamak benim de hakkım” kitabıyla konuk oluyor.

17 Haziran 2012’de doğan siyah beyaz bir köpek Şans’ın ağzından “Çocuklar için Evrensel Hayvan Hakları Bildirgesi” anlatısı okuduğumuz bu kitap bir yaşam hakkı hikayesi.

Önce sizi kısaca Şans ile tanıştırayım. Henüz bebekken barınağa terk edilen Şans orada bulunan çalışanlar tarafından defalarca şiddete maruz bırakılmış. Hem omurgası kırılan hem de görme yetisini kaybeden Şans bir süre sonra çizer Berna Yangın tarafından sahiplenildi ve 10 yaşında vefat edene kadar da birlikte yaşadılar.

15 Ekim 1978’de UNESCO Merkezinde ilan edilen Evrensel Hayvan Hakları Bildirgesi’nden yola çıkarak hikayeleştirilen bu kitap hem Şans’ın anısını yaşatmak hem de tüm hayvanların yaşam hakkını savunmak, çocuklara bunları uygun bir dille anlatabilmek için yazılmış.

Kitabın ilk sayfalarından itibaren Şans, çocuklara seslenerek tüm canlıların eşit doğduğunu, hayvanların da korku, endişe, sevinç, heyecan gibi duygulara sahip olduğunu, bir hayvan ile yaşamanın sorumluluk almayı da gerektirdiğini, hayvanların deneylerde bir nesne gibi kullanılmaması gerektiğini anlatıyor.

“Bakım vermenin, özen göstermenin, hoyrat davranmamanın ne denli önemli meseleler olduğunu 24 sayfada keşke yetişkinlere de anlatabilseydik” dedirten bu kitap yalın anlatımı ile çocukların kafasındaki soru işaretlerini de gidermeye yardımcı oluyor. Öyle ki Şans yaşam hakkı vurgusu yaparken “yaşam süresi bittikten” sonra da hayvanların bedenlerine saygı gösterilmesi gerektiğini anlatıyor.

Kitabın sonunda Şans’ın hayat hikayesinin yanı sıra sadeleştirilmiş bir dil ile Evrensel Hayvan Hakları Bildirgesi maddeleri yer alıyor.

Kendinize ait her duyguyu kucakladığınız, içinizdeki ve yörenizdeki tüm çocuklara nefes olabildiğiniz bir okuma olması dileğiyle.

(NÖ/EMK)

Toplumun son yıllarda bebeğe de çocuğa da ergene de bakış açısında değişimler yaşandı. Negatif yönlü değişimler olduğu gibi neyse ki nefes aldığımız iyi yönde gördüğümüz değişimler de oldu. Bunun da mimarları çocuğa bir şeyi hak temelli anlatmayı gaye edinen yazarlar, çizerler, ebeveynliğe mülkiyet hakkı üzerinden bakmayan yetişkinler ve çocuğun birey olma hakkını gündeme getiren sivil toplum oldu.

Yer yer evlere de girdi bu değişim. Bazı bebekler 2 haftalıkken tummy time kitapları ile tanıştı, bazı çocuklar toplumun arka mahallerindeki stereotiplerin ana caddelere taşınan sesini kitaplar aracılığıyla duydu. Gelişmenin yönünü belirleyen bu iyi örneklerin artması elbetteki bir çabanın ürünü. Biz de bu hafta söz konusu çabalara bir noktadan destek sunuyoruz.

Raflardan çocukların başucuna gelen kitapları nasıl seçmemiz gerektiğini, ihtilaflı kavramları, gerçekliğin çocuklar için başlayıp bittiği noktayı Kırmızı Kedi Çocuk ve Çınar Yayınları Editörü Özge Doğar ile konuştuk.

Çocuğa bir şey sunmak yetişkinlere sunmaktan daha meşakkatli. Haliyle ince eleyıp sık dokuma eşiği daha yüksek gibi. Hal böyleyken çocuk kitapları için en temel kriter ne oluyor?

Çocuklar, her alanda olduğu gibi kitaplarda da samimiyet ve güven ararlar. Bu iki kriter üzerinden düşündüğümüzde aslında kitap bir bütündür ve çocuk için arkadaşı kadar canlı bir organizmadır. Çocuklar, kendi doğallıkları içinde yaş ve gelişim düzeylerini, ilgi alanlarını, anlatım ve dil seviyelerini, düşünce alanlarını, elbette görselliklerini ve yazara olan sevgilerini kitabı seçerken gösterirler. Çünkü çocukların dili sevgiden geçer. Yazar kalemiyle, çocukla göz hizasında değil ruh hizasında konuştuğunu göstermelidir.

Çocuk kitaplarındaki çeşitliliğin sınırı yaş gruplarına göre değişir mi? Bir de bu çeşitlilik dediğimiz mesele çocuk için ne ifade eder?

Edebiyatın, temsili değil etkisi ve sonucu üzerinde çok önemli bir soru bu bence. Yaş grubuna göre değişir elbette.

Somut ve soyut algısı, bilişsel gelişimi, duyusal olgunluğu ve dil, anlatı biçimiyle ilişkisi etkilidir.

Kültürel çeşitlilik; kültürel farkındalık geliştirir. Merak ve öğrenme isteğini artırır, önyargıların önüne geçer, kültürlerarası empatiyi besler, özellikle göçmen veya azınlık çocuklar için görünürlük sağlar.

Cinsiyet kimliği/cinsel yönelim ve rol temsilleri; toplumsal cinsiyet kalıplarını kırar. “Kızlar ağlamaz” ya da “erkekler güçlü olur” gibi kodlar çözülür. Kendilik algısını güçlendirir. Çocuk kendi potansiyelini cinsiyetle sınırlamaz. Eşitlik ve saygı duygusunu erken yaşta pekiştirir. Özellikle kız çocuklarında özgüven, erkek çocuklarda duygusal ifade alanı yaratır.

Fiziksel ve zihinsel farklılıklar (engellilik,........

© Bianet