menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kadın gazeteciye elektronik kelepçeyi neden taktınız ?

7 41
04.11.2025

Bugün, 1 Kasım Cumartesi günü, İstanbul’daki Kadir Has Üniversitesi’nde, oldukça kapsamlı ve katılımcı bir Sığınaklar Kurultayı vardı.

Kurultay, erkek şiddetine karşı mücadelenin önemli bir aracı olan sığınakların, toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında taşıdığı öneme vurgu yapıyor. Teması da sosyal hizmetlerin bu mücadeledeki kritik rolü.

Üç gün sürecek olan bu kurultayın, ilk günü gazetecilere açıktı ve oldukça anlamlı bir gündemle başladı. Ancak bu etkinlikte dikkatimi çeken bir başka unsur daha vardı o da, kurultayı birlikte takip ettiğim gazeteci Rahime Karvar’ın ayağındaki bileklik oldu.

Rahime, hem kadın hakları savunuculuğu yapıyor hem de Kürt medyasına ait televizyon kanallarında görev yapan bir gazeteci. kadınişçi.org'da da haberleri yayınlanıyor.

Onu görünce elbette şaşkınlığımı saklamadım ve siyahlar içindeki kıyafetine uyumlu olan sanki çok da önemliymiş gibi, ayak bileğindeki elektronik kelepçeyi sordum.

Ne de olsa bu, çok alışık olduğumuz bir durum değil, çünkü erkeklerin, kadınları şiddetle tehdit ettiklerinde bile genellikle elektronik kelepçe takılmadığı bir ülkede, bir kadına, hem de bir gazeteciye, sadece yaptığı meslek nedeniyle böyle bir uygulama yapılmış olması nasıl dikkatimi çekmesin

Ayağındaki elektronik kelepçe yetmemiş olacak ki ayda iiki gün imza veriyor

Rahime, “örgüt üyesi” olduğu iddiası ile Ocak 2025’te altı arkadaşı ile gözaltına alındı, ardından Haziran’daki duruşmada serbest bırakıldı ve tutuksuz yargılanmaya başlandı. Peki sonra ne oldu? Temmuz’daki duruşmaya katılmadığı için elektronik kelepçe ile denetim altına alındı. Mahkeme, duruşmaya katılmadığı gerekçesiyle, Rahime’ye elektronik kelepçe takılmasına ve İstanbul dışına çıkış yasağı getirilmesine karar verdi.

Bu karar, Rahime’nin gazetecilik faaliyetlerini önemli ölçüde kısıtladı. Üstelik, bu uygulama sadece bir elektronik cihazla sınırlı kalmadı.

Rahime, denetim bürosuna haftada iki kez imza vermek zorunda bırakıldı. Bu durum, sadece bir cezalandırma aracı gibi görünmekle kalmadı, aynı zamanda onun mesleki faaliyetlerini de engelleyen bir baskı aracına dönüştü.

Rahime, elektronik kelepçenin kendisini yalnızca fiziki olarak engellemekle kalmadığını, aynı zamanda gazeteciliğine de zarar verdiğini belirtiyor.

Elektronik kelepçe ile takip edilmesi, şiddet gören bir kadının yalnızca kamuya açıklanan görevlerini yerine getirmesini değil, aynı zamanda erkekler tarafından tehdit edilmesini de beraberinde getiriyor. Çünkü şiddet, sadece fiziksel saldırılarla değil, aynı zamanda bu tür psikolojik ve toplumsal engellemelerle de sürdürülüyor.

Bir de Rahime’nin mahkemede yaşadığı tavır var. 9 Ekim’deki duruşmada mahkeme hakimi, elektronik kelepçenin kadınlara yönelik şiddetin bir başka biçimi olduğu yönündeki ifadelerini duymazdan geldi ve hatta ona “üçüncü sayfa gibi konuşma” diyerek müdahale etti.

Bu tavır, sistemin kadınlara yönelik olduğu kadar gazetecilere karşı da ne denli bir erkek egemenliğine dayalı bir tutum içinde olduğunu anlatıyor.

Oysa, kadına yönelik şiddetin arttığı bu dönemde, erkeklerin rahatça dolaşabildiği bir toplumda, bir kadının elektronik kelepçe ile denetlenmesi, aslında bir şiddet biçimi olarak görülmeli değil mi?

Rahime’nin yaşadığı bu durum, aslında toplumun en büyük çelişkilerinden birini açığa çıkarıyor, şöyle diyor:

“Kadınların özsavunma oluşturması suç değil, zorunluluktur. Ama erkekler, kadınlara şiddet uygularken, hiçbir şekilde elektronik kelepçe takılmıyor.”

Bu çelişkiyi bir adım daha ileriye götürecek olursak, sadece gazetecilik mesleğini yapan bir kadına, yalnızca özgürce işini yapması nedeniyle elektronik kelepçe takılmasını anlamak oldukça zor. Oysa, kadına şiddet uygulayan erkekler, dışarıda “rahatça” gezip dolaşabiliyor.

İstanbul’da yakın zamanda Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi, üstelik binlerce polis varken bir erkek şiddetine tanıklık etti.

Ekrem İmamoğlu’nun “casusluk” suçlamasıyla ifade verdiği dakikalarda, adliyeye yakın bir noktada Ali K., bir kadını, Nilay Kotan’ı savcılığa şikayet dilekçesini ulaştıramadan öldürdü.

Adalet Sarayı denilen Avrupa’nın en büyük adliye binasına en yakın noktalardan birinde bir kadının sesi, bir şikayeti duyulmadan susturuldu.

Rahime’ye elektronik kelepçeyi reva gören mahkemelerin erkek şiddetine dair kararlarına bakalım:

Konya’da eski sevgilisini kaçırıp saatlerce şiddet uygulayan bir erkek, savcılığa başvurulmasına rağmen adli kontrol ile serbest bırakıldı. (27 Kasım 2024)

Muğla’da bir kadına iş yerinde şiddet uygulayan erkek, ifadesinin ardından serbest bırakıldı. (3 Mayıs 2025)

Aksaray’da boşanma aşamasındaki eşine şiddet uygulayan bir erkek polis ifadesinin ardından serbest bırakıldı. (24 Nisan 2025)

Ayrıca, bunun yanında, elektronik kelepçe uygulamaları ve KADES gibi dijital sistemlerin şiddeti engellemeye yönelik........

© Bianet