menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gazeteci Tosun son yolculuğuna uğurlanıyor: "Ormanlar, nehirler Hakan için ağlıyor"

11 1
17.10.2025

İstanbul Esenyurt’ta bir grubun saldırısı sonrası 10 Ekim’de kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden gazeteci, ekolojist ve belgeselci Hakan Tosun, bugün son yolculuğuna uğurlanıyor.

Tosun’un cenazesi için yüzlerce kişi Nurtepe Metro Durağı’nda bir araya geldi. Arkadaşları, “Hakan için adalet, doğa için adalet” sloganları attı.

Geniş güvenlik önlemlerinin dikkat çektiği alanda çok sayıda polis de konuşlandırıldı.

Cenazeye, Tosun’un arkadaşları ve meslektaşlarının yanı sıra SOL Parti MYK Üyesi Alper Taş, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve çok sayıda yaşam savunucusu katıldı.

Cenazeye katılanlar, Tosun’un fotoğraflarını ve “Direnişin Belgeselcisi Doğa’nın Sesi” yazılı pankartlar taşıyor.

Tosun’un ailesi, hastane önünde yaptığı açıklamada, “Olay derhal ve şeffaf biçimde aydınlatılsın, failler adalet önüne çıkarılsın” çağrısında bulunmuş; Tosun’un avukatı Hakan Bozyurt ise, “Dosyada iki kişinin yakalandığını ve tutuklandığını şifahen öğrendik” demişti.

Nurtepe Cemevi'ndeki cenaze törenine Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, gazeteci Metin Göktepe’nin ablası Meryem Göktepe, Cumartesi Anneleri, EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, HDK Eşsözcüsü Ali Kenanoğlu, DEM Parti İl Eşbaşkanı Çınar Altan, Sol Parti MYK Üyesi Alper Taş, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, CHP Milletvekili Orhan Sarıbal, eski CHP Milletvekili Ali Şeker ile çok sayıda gazeteci, ekoloji örgütü temsilcisi ve yurttaş katıldı.

DİSK, TGS, RSF gibi gazetecilik ve emek örgütleri de töreni temsilcileriyle takip etti.

Törende Hakan Tosun’un kız kardeşi Öznur Tosun konuştu.

Tosun, “Böyle bir insanı katletmenin hesabını verebilecekler mi? Burada verecekler, buna şüphem yok. Biz onun hesabını, adaletini bu dünyada soracağız ama bunu yapanlar bunun vebalini öbür dünyada verebilecekler mi?” diyerek hem adalet talebini yineledi. Öznur Tosun, “Hakan yaradılanı yaradandan ötürü sevdi. Her canlıyı sevdi. Hiç kimsenin kılına zarar gelsin istemedi” dedi.

Ekoloji aktivistlerinden Aslı Kahraman, konuşmasında İkizdere, Kazdağları, Taşova gibi bölgeleri anarak “Başın sağ olsun Türkiye. Kediler, köpekler, kuşlar, kurtlar, derenin feryadı. Hakan Tosun’un hesabını soracağız” ifadelerini kullandı.

Hakan Tosun Dostları adına konuşan İsmail Akyıldız, “Kanatlarımızı kırmak istiyorlar… Asla susmayacağız, susturmayacaksınız. Sana söz veriyoruz Hakan, mücadeleni sürdüreceğiz” şeklinde konuştu. Ekolojist Koray Türkay ise Tosun’un doğa katliamlarını ve emek sömürüsünü belgelemek amacıyla çalıştığını belirterek, “Hakan bu memleketin hafızası oldu” dedi.

Hakan Tosun’un avukatı Onur Cingil, törende yaptığı açıklamada kamuoyunun oluşturduğu baskı olmasaydı dosyanın örtbas edilebileceğini söyledi. Cingil sürece ilişkin gelişmeleri de paylaştı:

“Emniyet böyle bir olay olduğunda olay yeri incelemesi yapar. Olay yerine şüpheli yakınları gelip görüntü toplamaz. Ama çok ilginçtir ki emniyetten daha organize bir suç çetesi var. Hakan ya rant ya da çete kurbanı” dedi. Cingil ayrıca “Bir kişinin daha tutuklanması lazım, dilekçeyi bugün vereceğiz. Delilleri biz bulup çıkartacağız”

Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan da kısa konuşmasında “Yaramız kanıyor, kabuk bağlatmıyorlar. Başka analar ağlamasın, başka çocuklar öldürülmesin. Adalet istiyoruz” dedi. Metin Göktepe’nin ablası Meryem Göktepe “Bugün Hakan’a kamerasının, düzgün duruşunun takipçisi olacağımızın sözünü vermek istiyorum. Güle güle Hakan! Yolun açık olsun! Metin’e, Berkin’e ve Ali İsmail’e selam söyle” ifadelerini kullandı.

CHP Milletvekili Orhan Sarıbal, “Gerçek katiller bu ülkenin dağlarından maden çıkaranlar, Kazdağları’nın ormanını yok edenlerdir” ifadelerini kullanarak çevresel talanla iktidar ilişkisine dikkat çekti. TİP Genel Başkanı Erkan Baş ise “Hakan Tosun’a ne olduğu sorusu adalet mücadelesinin yeni sloganı oldu… Hakan’ın failleri hesap verecek” şeklinde konuştu.

DEM Parti Milletvekili İbrahim Akın “Tesadüfen katledilmediğini düşünüyorum. Yetkililere sesleniyoruz; bunu örtmeye çalıştılar, örtmeye çalışan herkes suç ortağıdır. Hakan’a sözümüz olsun; bu mücadeleyi yükselteceğiz” dedi.

Cenaze töreninde yapılan konuşmaların ardından Hakan Tosun’un cenazesi sloganlar eşliğinde Ayazağa Mezarlığına gönderildi.

(EMK/TY)

Türkiye’de tutukluluğun yaygınlığı iktidar ortağı MHP’nin hukuk kurmayı Feti Yıldız’ın bile sessizliğini bozdurdu. Yıldız, “Bir kez daha hatırlatmak istiyorum; bütün yargılama önlemleri gibi, tutuklama da geçici niteliktedir. Maalesef bizde peşin ceza gibi uygulanıyor. Yargıya toz kondurmayan ve kamuoyu önünde özeleştiriye bulaşmayan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un tek derdi, yeni adli yılın açılışında ifade ettiği gibi, “yargı mensuplarımıza yönelik iftiralar”!

Diğer yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargıya müdahalesini sürdürüyor; “Mizah kisvesiyle yapılan açık bir kışkırtmadır, alçakça bir provokasyondur. Bu milletin değerlerinden yoksun ahlaksızların, peygamberimize yaptıkları hürmetsizlik asla kabul edilemez” sözleriyle LeMan mizah dergisi dört temsilcisinin tutuklanmasına öncülük etti. Oysa LeMan dergisi, suçlanan karikatürün hiç bir biçimde Muhammed peygamber ile ilgisinin olmadığından ısrar ediyordu.

LeMan dergisi temsilcilerinin yanı sıra gazeteciler Fatih Altaylı ve Furkan Karabay gibi gazetecilerin tutukluluğu, “Milli güvenlik” gerekçesiyle yaygınlaşan online sansür ve bant daraltma; İsveçli gazeteci Joakim Medin, Abdurrahman Gök gibi habercilere dönük yargılamalar, BirGün TV’ye lisans dayatması, CHP etkinliğinde CNN Türk muhabiri ve kameramanının alandan çıkarılması, Sözcü TV’ye 10 günlük yayın durdurma, TELE1’e yönelik 5 gün ekran karartma, Evrensel gazetesi İzmir bürosuna yönelik silahlı saldırı gibi pek çok ihlal yerel, ulusal ve uluslararası gazetecilik örgütlerinin tepkisine ve dayanışmasına neden oldu.

Bu dönemde, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in eleştirel kanallara yönelik kamuoyu önündeki sonu gelmez müdahaleleri de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve KESK Haber-Sen gibi kuruluşların eleştirilerini sürdürmelerine yol açtı.

Son üç ayda da, gazeteci Ercüment Akdeniz’in HDK dosyasından tutukluluğu, gazeteci Timur Soykan’ın gözaltına alınması, Evrensel gazetesi İzmir bürosunun 12 Ağustos gecesi silahlı saldırıya uğraması, İsveçli gazeteci Joakim Medin’in gıyabında yargılanması gibi gazetecilik haklarını hedef alan pek çok durum karşısında gazeteciler ve meslek örgütleri dayanışma içerisinde olmaya devam etti.

Bu dönemde, Diyarbakır’da 20 Eylül 1992 tarihinde JİTEM tarafından öldürülen gazeteci ve yazar Musa Anter anıldı; sürgünde yaşamını yitiren gazeteci Celal Başlangıç, Atölye BİA/bianet’in, 5-6 Eylül’de İstanbul’da Civil Rights Defenders işbirliğiyle düzenlediği “Celal Başlangıç Barış Gazeteciliği Atölyesi” ile unutulmadı.

MHP’den TMK için değişiklik sinyali: Kürt Sorunu bir kez daha müzakere eden iktidarın ortağı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırılan süreçte, Terörle Mücadele Kanunu’nda değişikliği ihtiyaç olarak dillendiriyor. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, Türkiye’nin “terörsüz” bir geleceğe doğru ilerlediğini, bu süreçte Terörle Mücadele Kanunu’nda bazı düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu söyledi; “Terör, güç ve egemenliğini artırmak isteyen devletler, devlet dışı odaklar ve kişiler elinde önemli bir silahtır. Yeni tür terör, hızlı reaksiyon yeteneğine sahip hibrit ve asimetrik özellikleri ile ‘yeni savaş yöntemi‘ olarak insanlığın başının belasıdır” dedi (20 Eylül).

CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, RTÜK’ün Now TV, Sözcü TV, Halk TV ve TELE1 gibi kanallara verdiği cezaları Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesine yanıt yine RTÜK'ten geldi. Kurum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve anayasaya göre yayınların “milli güvenlik” gerekçesiyle sınırlandırılabileceğini savunuyor. CHP milletvekili Ali Karaoba’nin Mart’taki İstanbul Saraçhane eylemleri sırasında eleştirel yayınlara yönelik müdahalelerle ilgili sunduğu önergeye RTÜK, “RTÜK Başkanının medya kuruluşlarına öz denetim sorumluluğuna ve kamusal yayıncılık ilkelerine bağlı kalmaları yönünde sağduyu çağrısı yapması olağandır” yanıtı verdi.

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar da, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle TBMM’ne verdiği soru önergesinde, Türkiye’de gazetecilere yönelik yaygınlık gösteren adli kontrolleri gündeme taşıdı. Çandar, cezaevindeki gazetecilerin, adli kontrol altında tutulan habercilerin sayısını da sordu. DEM Parti Diyarbakır Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Üyesi Sevilay Çelenk ise, gazetecilere yönelik artan baskıları, medyadaki sansür uygulamaları ve yaşanan hak ihlallerinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne araştırma önergesi verdi.

Çandar’dan “gazeteciye adli kontrol” önergesi: DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle TBMM’ne verdiği soru önergesinde, Türkiye’de gazetecilere uygulanan adli kontrolleri gündeme taşıdı. Çandar, Türkiye’de yeniden tartışılmaya başlanan “barış süreci” beklentileriyle eşzamanlı olarak basın üzerindeki baskıların yoğunlaştığını dile getirdi. Bu durumun da ciddi bir çelişki yarattığını kaybetti.

Aralarında Ahmet Ayva, Tuğçe Yılmaz, Yıldız Tar, Elif Akgül, Ömer Çelik, Abdurrahman Gök, Serdar Altan, Öznur Değer, Rohat Bulut ve Mehmet Ali Ertaş’ın da bulunduğu yaklaşık 30 gazeteciye yurtdışı çıkış yasağı ve karakola imza verme yükümlülüğü gibi adli kontrol tedbirleri uygulandığını hatırlatan Çandar, “Gözaltılar, tutuklamalar ve adli kontrol tedbirleri ile gazeteciler mesleklerini fiilen yapamaz hale getiriliyor” dedi. Çandar, “Basın özgürlüğüne yönelik hukuki baskıların ve gazetecilere yönelik cezai yaptırımların varlığı, Anayasa’ya aykırıdır, hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaktadır, Türkiye’yi demokrasiden uzaklaştırmakta ve barış arayışlarına gölge düşürmektedir” dedi; tutuklu gazeteciler ve adli kontol altındaki habercilerle ilgili, “Türkiye’de şu anda tutuklu veya hükümlü olan kaç gazeteci bulunmaktadır ve bu gazeteciler hangi suçlamalarla cezaevinde tutulmaktadır?” ve “Kaç gazeteci hakkında yurt dışı çıkış yasağı ve/veya denetimli serbestlik koşulları uygulanmaktadır?” ve “Adalet Bakanı olarak, basın özgürlüğünü ortadan kaldıran hukuki yaptırımlara son vermek ve Anayasaya uygun bir hukuk sistemini hayata geçirmek adına kısa ve uzun vadede bir eylem planınız bulunmakta mıdır?” şeklinde sorular yöneltti (23 Eylül).

İki CHP önergesine “milli güvenlik” karşılığı: CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, RTÜK’ün Now TV, Sözcü TV, Halk TV ve TELE1 gibi kanallara verdiği cezaları Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesi yoluyla gündeme getirdi. Ersoy’un yönlendirmesiyle RTÜK’ten önergeye gelen yanıtta, ilk olarak kanallara hangi yayınları nedeniyle ceza verildiği sıralandı. Ardından yaptırımlarla ilgili genel bir açıklamanın yapılan yanıtta, ifade özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve anayasaya göre hangi maddelerle sınırlandırılabileceğine dikkat çekildi. CHP milletvekili Ali Karaoba ise verdiği önerge ile 19 Mart sürecinde yapılan İstanbul Saraçhane eylemleri sırasında “RTÜK olarak kanun dışında yayın yapan, halkı sokağa davet eden, illegal örgütlerin sözcüsü gibi beyanlarda bulunan yorumcuları ekrana taşıyan yayıncı kuruluşlarla ilgili uzun süreli yayın durdurma dahil, en nihayetinde lisans iptallerine varabilecek müeyyideler uygulanacak” açıklaması yapan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in ifadelerini sordu. RTÜK’ten önergeye gelen yanıtta “Medyanın dördüncü kuvvet olarak görüldüğü bir toplumda millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği sebepleriyle ve olağanüstü dönemlerde RTÜK Başkanının medya kuruluşlarına öz denetim sorumluluğuna ve kamusal yayıncılık ilkelerine bağlı kalmaları yönünde sağduyu çağrısı yapması olağandır” denildi (16 Temmuz).

DEM’den araştırma önergesi: DEM Parti Diyarbakır Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Üyesi Sevilay Çelenk, gazetecilere yönelik artan baskıları, medyadaki sansür uygulamaları ve yaşanan hak ihlallerinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne araştırma önergesi verdi. Çelenk, ifade ve basın özgürlüğünün ciddi tehdit altında olduğunu vurgulayarak, “Toplumsal barışın güvencesi basın özgürlüğüdür” dedi. TGS’nin 2024-2025 Basın Özgürlüğü Raporu’na göre, son bir yıl içinde en az 29 gazeteci cezaevine girdi. 313 gazeteci hakkında soruşturma açılırken, 123 gazeteci gözaltına alındı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin Haziran 2025 verilerine göre ise yalnızca bir ayda 16 gazeteci gözaltına alındı ve 6’sı tutuklandı. Gazetecilik faaliyetlerinin adeta bir suç gibi değerlendirildiğini belirten Çelenk, “Basın özgürlüğü, Türkiye’de uzun süredir çok yönlü baskılarla adeta kuşatma altına alınmış durumda. Her geçen gün yeni bir gazetecinin tutuklandığı, bağımsız haber sitelerinin erişime engellendiği ve televizyon kanallarının RTÜK eliyle idari yaptırımlara maruz bırakıldığı bir tablo söz konusudur” dedi (16 Temmuz).

Türkiye’de tutukluluğun yaygınlığı iktidar ortağı MHP’nin hukuk kurmayı Feti Yıldız’ın bile sessizliğini bozdurdu. Yıldız, “Bir kez daha hatırlatmak istiyorum; bütün yargılama önlemleri gibi, tutuklama da geçici niteliktedir. Maalesef bizde peşin ceza gibi uygulanıyor. Yargıya toz kondurmayan ve kamuoyu önünde özeleştiriye bulaşmayan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un tek derdi, yeni adli yılın açılışında ifade ettiği gibi, “yargı mensuplarımıza yönelik iftiralar”!

Diğer yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargıya müdahalesini sürdürüyor; “Mizah kisvesiyle yapılan açık bir kışkırtmadır, alçakça bir provokasyondur. Bu milletin değerlerinden yoksun ahlaksızların, peygamberimize yaptıkları hürmetsizlik asla kabul edilemez” sözleriyle LeMan mizah dergisi dört temsilcisinin tutuklanmasına öncülük etti. Oysa LeMan dergisi, suçlanan karikatürün hiç bir biçimde Muhammed peygamber ile ilgisisinin olmadığından ısrar ediyordu.

Adalet Bakanından “Adli Yıl” mesajları: “Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda hiçbir tereddüde yer vermeden bundan önce olduğu gibi insan haklarına ve hukukun evrensel ilkelerine sadakatle bağlı kalarak; hukuk devleti ilkesini tahkim etmeyi, demokrasimizi güçlendirmeyi, temel hak ve özgürlükleri geliştirmeyi sürdüreceğiz. Demokrasimizi, milli iradeyi, ülkemizin geleceğini hedef alan vesayetçi zihniyete ve uzantılarına 15 Temmuz hain darbe girişiminde olduğu gibi bundan sonra da kesinlikle fırsat vermeyeceğiz. Milletimiz adına karar veren yargımızın hedef gösterilmesine, yargı mensuplarımıza yönelik iftiralara, yalanlara, dezenformasyonlara asla müsaade etmeyeceğiz” (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yeni adli yılın açılışı dolayısıyla sosyal medya hesabı X üzerinden paylaşım yaptı; 1 Eylül).

MHP’li Yıldız “tutuklama” çıkışı: MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medyadan, ceza yargılamalarına dair televizyonlarda ve sosyal medyada yapılan yorumları eleştirdi. Henüz iddianamesi dahil yazılmamış soruşturmalarla ilgili televizyonlarda peş peşe hüküm cümleleri kurulduğunu belirten Yıldız, “Bu ilkeler yüzlerce yıllık bir geleneğin sonucu olarak oluşmuştur. Bu ilkelerin kaynağı sadece anayasa değil, CMK ve AİHS da oluşturmaktadır. Henüz iddianamesi dahi yazılmamış olaylarla ilgili değerlendirmeler yapılırken ekranlarda peş peşe hüküm cümlelerinin kurulduğunu görüyoruz… “Bir kez daha hatırlatmak istiyorum; bütün yargılama önlemleri gibi, tutuklama da geçici niteliktedir. Maalesef bizde peşin ceza gibi uygulanıyor. Hiçbir ahlaki disipline bağlı olmayan sosyal medya mahkemeleri hukuka-adalete zarar veriyor” diye yazdı (26 Temmuz).

Erdoğan’dan “karikatür” tepkisi: “Türk milleti İslam ile müşerref olduğu günden beri peygamber sevgisiyle temayüz etmiş, en önemli vasfı Resulullah sevgisi olan bir millettir. Milletin değerlerinden yoksun, edep, adap bilmez ahlaksızların Resulü Ekrem Efendimize yaptığı hürmetsizlik kabul edilemez. Peygamberimizi her şeyden çok sevmeyi, son nefesimize kadar sevmeyi imanımızın bir parçası olarak görüyoruz. Mizah kisvesiyle yapılan açık bir kışkırtmadır, alçakça bir provokasyondur. Bu milletin değerlerinden yoksun ahlaksızların, peygamberimize yaptıkları hürmetsizlik asla kabul edilemez. Bu nefret suçuyla ilgili emniyetimiz ve yargımız hemen harekete geçmiş, gerekli süreçler başlatılmıştır. Bunun hesabını hukuk önünde verecekler biz bunun takipçisi olacağız. Kimse kutsallarımıza hakaret edemez. Öfkenin aklı perdelemesine hiçbir genç kardeşim izin vermemelidir. Peygamberimizin aziz hatırasına sahip çıkmak bizim asli görevimizdir (Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu; 1 Temmuz).

Eliaçık’tan “karikatür” yorumu: İlahiyatçı İhsan Eliaçık, Leman dergisinin karikatürüne ilişkin paylaşımında “Leman Dergisi önünde güya peygambere sahip çıkma adı altında mekan basmayı andırır görüntüler planlıdır. Ortada hakaret içeren bir karikatür yok” ifadelerini kullandı. Eliaçık, “Ortada hakaret içeren bir karikatür yok. Diyelim ki peygamberin karikatürü çizildi, alay edildi Nisa 140. ayetine göre sadece olay mahallini terk edersiniz. Aksi zorbalık” diye yazdı (1 Temmuz).

LeMan dergisi temsilcilerinin yanı sıra gazeteciler Fatih Altaylı ve Furkan Karabay gibi gazetecilerin tutukluluğu, “Milli güvenlik” gerekçesiyle yaygınlaşan online sansür ve bant daratma; İsveçli gazeteci Joakim Medin, Abdurrahman Gök gibi habercilere dönük yargılamalar, BirGün TV’ye lisans dayatması, CHP etkinliğinde CNN Türk muhabiri ve kameramanının alandan çıkarılması, Sözcü TV’ye 10 günlük yayın durdurma, TELE1’e yönelik 5 gün ekran karartma, Evrensel gazetesi İzmir bürosuna yönelik silahlı saldırı gibi pek çok ihlal yerel, ulusal ve uluslararası gazetecilik örgütlerinin tepkisine ve dayanışmasına neden oldu.

Bu dönemde, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in eleştirel kanallara yönelik kamuoyu önündeki sonu gelmez müdahaleleri de TGC ve KESK Haber-Sen gibi kuruluşların eleştirilerini sürdürmelerine yol açtı.

RSF’den Medin’e destek: RSF, 27 Mart’ta Türkiye’ye giriş yaptığı İstanbul’da tutuklanan ve Nisan’da “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla ertelemeli 11 ay hapis cezasına çarptırıldıktan sonra tahliye edilen İsveçli gazeteci Joakim Medin için, bu kez 25 Eylül’de (Perşembe) yargılanacağı “örgüt üyeliği ve propagandası” ile ilgili suçlamaların düşürülmesini istedi (23 Eylül).

RSF’den bianet sansürüne tepki: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin “Ekrem İmamoğlu gözaltına alındı” ve “İBB operasyonu: Gözaltı listesinde kimler var?” başlıklı iki bianet haberine erişim engeli getirmesini eleştirdi. Önderoğlu, “Ne BTK ne de Sulh Ceza Hakimliği, halkın haber alma hakkını çiğneyecek, “milli güvenlik ve kamu düzeni” gerekçesini hiçbir şekilde karşılamayan argümansız ve çalakalem bir kararla online haberciliği sansürleyemez. bianet’in Ekrem İmamoğlu haberlerine dokunulamaz!” dedi (22 Eylül).

TGC’den “Medyaradar” sansürüne tepki: TGC, İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin Medyaradar.net haber sitesine yönelik verdiği erişim engeli kararını........

© Bianet