menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Adı Rukiye, adı Emine, adı eve gelen kadın, adı temizlik işçisi…

11 20
17.06.2025

Afyon’da, 14 Mart 2025’te bir otelin dördüncü katında cam silen bir kadın, bastığı betonun çökmesiyle düştü. Ağır yaralandı, kurtarılamadı. Adı haberlerde yer almadı. “Temizlik işçisi kadın” dendi yalnızca. İsmi yoktu.

Hiç dikkat ettiniz mi, ev işlerine yardımcı olan kadınlar hakkında konuşurken çoğu kişi onların ismini kullanmaz. Genelde 'kadın geldi', 'kadın camları iyi silemedi', 'kadın gelecek, ben akşam gelemem' gibi ifadeler duyarız.

Emeği kendisi var fakat adı yoktur bu kadınların...

Benzer bir başka haber. Zonguldak, 2017. Zehra Y., apartmanın dördüncü katında cam silerken düştü. Ağır yaralandı.

2009 yılında Antalya’da Minire İnal, üçüncü kattan cam silerken düştü. Dava yıllarca sürdü. 2020’de reddedildi. İş kazası olduğu kabul edildi ama ne SGK ne ev sahibi sorumlu tutuldu.

5 Haziran 2025. Çorum’da Emine Aksu, apartmanın dördüncü katında temizlik yaparken cam silmeye çıktı. Dengesini kaybetti. Üç çocuk annesi Aksu, hastanede yaşamını yitirdi.

Hepsi birbirinin benzeri. Ortak noktaları çok: Hepsi temizlik yapıyordu, hepsi cam silerken düştü, hepsi ya öldü ya ağır yaralandı.

Ev işçisi kadınlar, başkasının evi düzenli olsun diye kendi yaşamlarını tehlikeye atıyor. Üstelik çoğu sigortasız. Türkiye’de yaklaşık 1 milyon ev işçisi olduğu tahmin ediliyor, ama sigortalı olanların oranı %1 bile değil.

Her şey kontrolsüz ve maalesef güvencesiz. Güvencesizlik aynı zamanda geleceksizlik demek ve bu Türkiye’de neredeyse “norm” haline gelmek üzere. Örneğin ev işçilerinin iş tanımı yok. Ücret net değil. İşten çıkarılmak kolay: “Beğenmedik, bir ay denedik” deniyor. Temizlik, bakım, yemek, çocuk bakımı, yaşlı bakımı... Hepsi bir arada. Hukuken elbette öyle değil.

Ve Rukiye Şimşek… Cam silerken düştü, yaşamını yitirdi. Adı biliniyor çünkü ailesi susmadı. İmece Ev İşçileri Sendikası mücadele etti. Dava açıldı. Üç ayrı bilirkişi raporu yazıldı. İlki Rukiye’yi suçladı. Sonuncusu, ev sahiplerinin güvenlik önlemi almadığını kabul etti. Mahkeme, kadın ve erkek işvereni birlikte sorumlu tuttu. Belki de ilk kez bir erkek ev işvereni iş cinayetinden mahkûm edildi.

Bu dava istisna. Çünkü Rukiye'nin ardında bir sendika vardı. Çünkü kamuoyuna yansıdı. Çünkü ısrar edildi. Yoksa bu ülkede temizlik yaparken düşüp ölen kadınların çoğunun adı bile anılmıyor.

Yıllar önce CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ev işçilerine dair bir rapor hazırlamıştı. Rapora yansıyan ev işçisi kadının tanıklığı:

“35 yıldır çalışıyorum. Sadece SSK istedim. Olmadı. Elimde hiçbir şey yok. Gittiğim 1-2 yer dışında gelir yok. Değerimiz yok. Yaptığımız hiçbir şey görünmüyor.”

Bir başkası da aynı raporda şöyle diyor:

“Ev işçiliği çok yorucu bir iş. Biz bunun hakkını alamıyoruz. 3 senedir 4 katlı 650 metrekare bir evde çalışıyorum ve benim maaşımı pandemide allem edip kallem edip 800 TL indirdiler.””

Bugün 16 Haziran. Dünya Ev İşçileri Günü. Türkiye hâlâ 189 No’lu ILO sözleşmesini onaylamadı. Oysa bu sözleşme, ev işçilerine “insana yakışır iş” tanıyor. Güvenceyi, hakkı, sağlığı, yaşamı. Yani bu kadınların her gün riske attığı hayatlarını koruyabilecek bir yasal zemin.

Ama bu ülkede temizlik hâlâ “kadın işi” olarak görülüyor. Ev içi emek görünmez. Sigorta istenince fazla istenmiş oluyor. Camdan düşülünce, “kaza” deniyor. Ve kadınlar, başkalarının penceresini silerken hayattan siliniyor.

Ev işçiliği bir iş. Ve bu işi yapanlar, işçi. Bu kadar basit. Yasal tanınma, iş sağlığı, sigorta, güvenceli ücret olmadan bu iş devam ettikçe, her yeni ölüm “bilinen bir son” olmaktan öteye geçmeyecek.

Rukiye, Emine, Zehra, Minire…

Adıları var hayatları var...

İmece Ev İşçileri Sendikası’nın takip ettiği çok sayıda hizmet tespit davası var.

Ayrıca Sendika ’ya Türkiye'nin her yerinden birçok yerden mahkemelerden müzekkereler geliyor. O müzekkereleri cevaplıyorlar. Diyelim bir ev işçisi işvereni dava ediyor. Hizmet tespit davası oluyor. Mahkemeler sendikaya bilirkişi olarak gördüklerinden yazı yazıyor, bilgi talep ediyor. Her ay en 20’ye yakın böyle başvuru geliyor mahkemelerden.

Hizmet tespit davası açmak isteyen bir ev işçisi İmece Ev İşçileri Sendikası’na başvurabilir.

Bu ülkede her mücadele olduğu gibi hukuk mücadelesi de böyle kısa süreli olmuyor.

Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 16 Haziran 2011 tarihinde “Ev İşçilerine İnsanca İş Sözleşmesi”ni kabul etmesiyle ev işçilerinin asgari hakları tanındı.

Konferansta 16 Haziran tüm dünyada Ev İşçileri Günü olarak ilan edildi.

Kararın ardından Uluslararası Ev İşçileri Ağı, tüm devletleri bu sözleşmeyi imzalamaya davet etti.

İmzacı ilk devletler Uruguay ve Filipinler olurken Türkiye henüz sözleşmeyi imzalamadı.

Bu doğrultuda ülkede ev işçilerine yönelik sözleşmeye bağlı yasal düzenlemeler yapılmadı. Bu yılın sloganı ise ‘Ev işi iştir, ev işçisi İşçidir!’ oldu.

Tüm ev işçilerine koruma sağlamak ve halk sağlığı yararı açısından diğer işçilerin yararlandığına eşdeğer bir koruma sağlamak ile tüm yetkililer yükümlüdür. Bu yaklaşım, 2011 tarihli ve 189 No’lu ILO Ev İşçileri Sözleşmesi’nde belirtiliyor.

TIKLAYIN - ILO 189 NO'lu Sözleşmeyi okuyun

*İşsizlik yardımlarını, ev işçilerini kapsayacak biçimde genişletmek. Yeni korona virüsün yayılmasını sınırlamak için hükümetler, işsizlik yardımları getirmek suretiyle ev işçilerine destek olmalıdırlar.

*Sosyal koruma kapsamını, kayıt dışı ev işçilerini de kapsayacak şekilde........

© Bianet