2025’te 178 kadının ölümü şüpheli: Etkin soruşturma istiyoruz
Bugün bayram.
Öyle ya güzel şeylerden, umutlu şeylerden söz etmek gerekiyor. En azından niyetim bu.
Misal, bugün bir film izledim. Kafamı dağıtayım, biraz dinleneyim diye.
Konu kısmında “sürükleyici”, “duygusal” yazıyordu. Kafa yoracak, kalp sızlatacak, beynimi zonklatacak bir film gibi durmuyordu. “Son Damla” adındaki filmi seçtim, izledim. Yanılmışım.
Film, bekar, siyah bir annenin çocuğu için hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.
Yoksulluğa, sistemin ilgisizliğine, toplumun önyargılarına ve en acısı da görmezden gelinmeye karşı verdiği o derin mücadeleye tanık oldum. Çaresizliğe…
Bir yandan da medyanın her şeyi nasıl bambaşka gösterebildiğine şahit oldum.
Polisin “yanlış anlaşılmalar” sonucu bir kadını nasıl bombacıya çevirebildiğine, insanların görmek istediği şeye nasıl daha kolay inandığına...
Film boyunca dikkatimi çeken bir başka şey de şuydu:
Kadını, yine en çok kadınlar anlıyor.
Adına “dayanışma” denmese de…
Marketteki iş arkadaşı, bankadaki müdüre, onu yakalamaya gelen polis…
Tahmin ettiğiniz gibi zihnimi dinlendirsin diye seçtiğim film, zihnime bitip tükenmeyen yeni soru işaretleri, yazılması gereken haber gündemleri bıraktı. Yalnız net olan başka bir şeyi daha bıraktı.
Bu kadınların anlaşılmama, veya yanlış /eksik anlaşılma halleri, çaresizliklerle sınanmaları evrensel bir durum… Evsensel kadınlık hallerinden….
Bu film, bir kurguydu belki ama biz her gün sosyal medyada benzer yardım taleplerini duyuyoruz medyanın, yargının, polisin ötelediği, seslerini duymadığı çaresizlik girdabında tek başına bıraktıları aileleri görüyoruz.
Misal filmi izlerken, Şule Çet’in pencereden düşüşü zihnimde dolaştı.
Yeşim Akbaş’ın başından vurulmuş bedeni…
Tuğba Yavaş’ın çaresizce adalet arayan ailesi.
Pınar Bulunmaz, Nadira Kadirova, Duygu Delen…
(Ailelere destek olmak için isimlerin üzerindeki linklerden kendilerine ulaşabilirsiniz)
Hepsinin ortak noktası şu: erkek şiddeti, çarpıtılmış raporlar, tutuksuz yargılanan şüpheliler ve adalet arayan aileler. Baş şüphelilerin de “polis”, “gardiyan”, “öğretim üyesi” eya “güçlü” erkekler olması da dikkat çeken başka bir nokta.
Şimdi isim isim anlatayım biraz:
Yeşim Akbaş, Manisa’da bir polis lojmanında başından vurulmuş halde bulundu. Silah, komiser yardımcısı Doğan Can Yıldız’a aitti. Önce adli kontrolle serbest kaldı, sonra tutuklandı, ardından mahkemeden beraat etti.
Ama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, bu kararın bozulması gerektiğini söyledi. Çünkü:
– Olay yeri delilleri intiharla örtüşmüyor.
– Maktulle sanık arasında fiziksel mücadele izleri var.
– Atış artıkları ve kovan konumları, olay yerinde delil karartma şüphesini doğuruyor.
Tuğba Yavaş, ÇOMÜ öğretim üyesiydi. 5. kattan düştü. Eşi tutuklandı. Ağırlaştırılmış müebbet istendi. Ama ilk duruşmada, tanıklar bile dinlenmeden tahliye edildi.
Ailesi hâlâ adalet peşinde. Çünkü Tuğba, olaydan bir gün önce mevlüt hazırlığı yapıyordu.
Çünkü tanıklar “kafa üstü düştü” dedi.
Çünkü eşinin ifadelerinde çelişkiler vardı.
Pınar Bulunmaz, baş şüpheliden kaçarken görüntülendi. Onun silahından çıkan kurşunla öldü. “İntihar etti” denildi. Ama ailesi ve avukatları, cinayet diyor.
Tutuksuz yargılanan bir şüpheli daha...
Aileler her gün, her celsede sosyal medyada çırpınıyor: “Kızım için adalet istiyorum.”
Ve birçoğunun sesi duyulmuyor. Dosyalar ya kapatılıyor ya da sessizce sürüncemeye bırakılıyor.
Ama bazı sesler, ısrarlı sesler, karşılık buluyor. Misal Yeşim Akbaş’ın annesi Aysun Anne’nin sesi… Onun ısrarı sayesinde, Yargıtay savcılığı beraat kararını bozmaya hazırlanıyor. Umarız.
Avukat Barış Özbay, “Bu karar emsal olabilir” diyor.
bianet’in çetelesine göre, 2025’in ilk beş ayında erkekler en az 131 kadını öldürdü. Buna ek olarak 178 kadının ölümü ise “şüpheli” olarak basına yansıdı.
Şüpheli kadın ölümü, kadının ölümünde açıkça bir kalp krizi, trafik kazası ya da doğal nedenlerle ölüm durumu olmadığı, failin belirsiz ya da hikâyenin eksik olduğu, en önemlisi cinayet bulgularının güçlü şekilde var olduğu ölümler demek.
Yani bu ölümler, “evinde kalp krizi geçirdi” ya da “yolda yürürken araba çarptı” gibi açık, net, bağımsız olaylar değil.
Şüpheli kadın ölümü, kadının yanında, yakınında, evinde, ilişkisel bağ kurduğu erkeklerin bulunduğu, olay anının belirsiz olduğu, çoğu zaman da çelişkili ifadelerin verildiği ölümler anlamına geliyor.
Şimdi tekrar dönelim sayıya:
2025’te erkekler 131 kadın öldürdü.
178 kadının ölümü ise şüpheli.
Her şüpheli ölüm elbette cinayet çıkmaz.
Ama her şüpheli kadın ölümü bir cinayet gibi soruşturulmalıdır.
Çünkü kadınların yıllardır söylediği en temel talep bu:
“Etkin ve titiz bir soruşturma.”
Bu suçlar işlendiğinde olay yerine ilk ulaşan polis memurundan, dosyayı alan savcıya, yargılamayı yürüten hâkimden karar veren mahkemeye kadar herkesin şunu unutmaması gerekiyor:
Her şüpheli ölüm cinayet değildir ama her şüpheli kadın ölümü, bir cinayet vakası gibi ele alınmalı, deliller toplanmalı, tanıklar dinlenmeli, adalet ihtimali en baştan itibaren gözetilmelidir.
11 Haziran, İstanbul Şişli: Bahar Aksu davası.
Kameraların gözü önünde, herkesin ortasında, eski eşi tarafından silahla öldürülen bir kadın.
Herkesin izlediği, ama çoğunun sustuğu bir an. Bahar artık aramızda değil. Ama onun için adalet arayışı sürüyor. İstanbul Adliyesi 5. Ağır Ceza Mahkemesi saat 10.30.
12 Haziran, Büyükçekmece: Ezgi Çeken davası.
Ezgi, öldürülmeden önce defalarca yardım istedi. Şikayet etti, anlatmaya çalıştı. Duyulmadı. Şimdi ailesi, onun sesi olmaya çalışıyor. Silivri 2. Ağır Ceza Mahkemesi saat 10.30
Kadınlar, çocuklar için adalet isteyen herkes için bir çağrımız var:
Eğer siz de haberleştirilmesini istediğiniz bir dava, bir adaletsizlik, bir erkek şiddeti ya da çocuk istismarı vakası varsa, evrim@bianet.org adresinden bana ulaşabilirsiniz.
Erkek şiddetinin hiç bitmediği, adaletin yerini çoğu zaman sessizliğin aldığı bu düzende yine bir bayram yazısı yazamadım.
Tıpkı izlediğim film gibi oldu yani.
Kafamı dağıtsın diye açtım, zihnim darmadağın.
Bayram niyetiyle başladığım yazının sonu yine adaletsizliğe çıktı...
Olsun.
Madem memlekette her bayram biraz yarım kalıyor, o zaman benden, bu eksik bayramlara yakışır bir şarkı gelsin...
Yazının görseli her şeye rağmen özellikle kendisini var eden, yetiştiren tüm kadınlara, şüpheli kadın ölümleri aydınlatılsın diye mücadele eden ailelere, avukatlara ve elbette hep başkası olmamız için bizi zorlayan, tüketim çılgınlığında aklımızı alan, "dikkatimizi çalan" kapitalist sisteme karşı kendisi olabilme mücadelesi veren her bireye...
Eşitlik mücadelesinin bitmediği, adaletli, özgürlüklerden yana yeni bir hafta gelsin...
(EMK)
İstanbul'da tek başına yaşıyan bir kadın olduğunu söyleyen Buse adlı sosyal medya kullanıcısı, kişisel bilgileri ifşa edilerek ölümle tehdit edildiğini ve evine silahlı kişilerin gönderildiğini duyurdu.
X hesabından yaptığı açıklamalarda, yaşadığı tehdidin boyutlarını ve adalet çağrısını kamuoyuyla paylaşan Buse, “Kargocuyuz diyerek evime girmeye çalışılmış. Daire kapımın önüne kadar gelebilen şahıslar tarafından, eğer o gün evde olsaydım belki de şu an katili belirsiz öldürülmüş bir kadın olacaktım” dedi.
Telefon numarası, sosyal medya hesapları ve ev adresinin açık bir şekilde yayıldığını belirten Buse, bu bilgileri yayan şahsın telefonlarına cevap vermemesi ve kendisiyle görüşmeyi reddetmesi üzerine her türlü yola başvurduğunu ifade etti.
Tehditlerin odağındaki kişilerin Gürcistan’da firari olduklarını söyleyen Buse, “Savcılıkta bu konuyla alakalı dosya yürütülmekte. Ancak Gürcistan’da sürdükleri firar hayatlarından dolayı ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Bu da onlara her suçu işleyebilme hakkı veriyormuş gibi davranıyorlar” dedi.
Kendisini tehdit eden kişilerin madde kullanarak vücutlarını kestikleri kanlı videolarla korku salmaya çalıştığını aktaran Buse, “Tek yaşayan bir kadının tüm kişisel bilgilerini yayıp evine silahlı adamlar gönderen, firar olarak yurtdışında saklanan kişilerin yakalanmasını ve ben ölmeden adaletin sağlanmasını istiyorum” ifadelerini kullandı.
Buse, ayrıldıktan sonra kendisine “İki cinayet işledim” şeklinde mesajlar atan şahsın bu tehditlerini Instagram üzerinden de yayımladığını, farklı numaralardan ve sosyal medya hesaplarından kendisine günlerdir ölüm tehdidi yağdığını belirtti. Ayrıca kişisel bilgilerinin yasa dışı sayfalarda paylaşılması sonucunda evinin önüne insanların geldiğini ifade etti.
Buse, Twitter üzerinden İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve kadın hakları savunucularını etiketleyerek yardım çağrısında bulundu. Gürcistan makamlarına da çağrı yapan Buse, “Bu durumu ciddiyetle ele almalarını ve uluslararası iş birliği çerçevesinde gerekli işlemleri yapmalarını önemle rica ediyorum” dedi.
“Şöhret oluyorum, namım yürüyor diye seviniyormuş” diyerek tehditlerin boyutuna dikkat çeken Buse, #BuseyiKoruyalım etiketiyle kamuoyundan destek istedi.
(AB)
bianet, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve cinayet konusunda sürdürülen mücadeledeki gelişmeler, saldırganlara verilen cezalar ve "olumlu" ve "olumsuz" yargı kararların çetelesini tutuyor.
Sara Ahmed, İstanbul’da “şikâyet”i bir ses, bir iz, bir çizgi ve bir beden olarak anlattı. “Feminist kulak”la duymanın, birlikte hayır demenin ve başka bir dünyayı mümkün kılmanın yollarını hatırlattı.
CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi’nde çalışan 147 belediye çalışanı geçtiğimiz yıl Haziran ayında gerekçe sunulmadan işten çıkarıldı. İşten çıkarılanlardan 16 kadın emekçi o günden bu yana işlerini geri alabilmek için eylemlerini sürdürüyor.
İstanbul Şişli’de Rüstem Elibol isimli erkeğin öldürdüğü Bahar Aksu için kadınlar sokaklara çıktı. Kadınlar, cinayetin münferit değil, sistematik olduğuna dikkat çekti.
Cinayet davaları
Toplam yeni dava: 27
Karar çıkan davalarda çoğunlukla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları verildi.
Edirne’de bir sanığa haksız tahrik indirimiyle 24 yıl hapis cezası verildi.
Pınar Gültekin davası Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşındı.
İstanbul, Mersin, Ankara gibi illerde savcılar yeni mütalaalar açıkladı.
Kayseri’de meşru müdafaa iddiasıyla yargılanan kadına önce müebbet, sonra haksız tahrik indirimiyle 19 yıl 2 ay ceza verildi.
Çocuk cinayeti davaları
5 aktif dava var, henüz hiçbirinde karar çıkmadı.
Edirne’de sanık hakkında canavarca hisle çocuk öldürmekten müebbet istendi.
Diyarbakır’da suçluyu kayırmadan yargılananlara çeşitli hapis cezaları ve tahliyeler verildi.
Şiddet/yaralama davaları
Iğdır’da kadını bıçaklayan sanığa 25 yıl hapis.
Adana’da kadını yakmaya çalışandan tutuksuz yargılama ile 14 yıl hapis.
Antep’te 2 yaşındaki kızını darp eden sanığa 19 yıl ceza verildi.
Konya, İstanbul, İzmir gibi şehirlerde iddianameler yeni kabul edildi, bazı sanıklara 17 yıla kadar ceza isteniyor.
Çocuğa yönelik suçlar
Şırnak’ta bir öğretmene 82 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
İstanbul’da Diyanet’e bağlı kursta 24 çocuk için ayrı ayrı ceza talep edildi.
Kastamonu’da sanığa 7 yıl 3 ay 25 gün hapis ve 250 bin TL adli para cezası verildi, tahliye edildi.
İzmir’de Eymen D. vakasında müstehcen yayın suçlamasıyla da dava açıldı.
Taciz ve cinsel........© Bianet
