menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Evlat edinme bir ‘sır’ değil; içinde sevgi, emek ve yeniden doğuş olan bir hikaye”

13 0
previous day

Evlat edinme, uzun yıllar boyunca toplumda çok konuşulmayan bir konu olarak yer aldı. Oysa, Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Gamze Bilir Seyhan’a göre, bu “sır” değil; içinde sevgi, emek ve yeniden doğuş barındıran bir hikâye.

Akademisyen, yazar ve kendisi de bir evlat edinme hikayesinin öznesi olan Seyhan, BAM Yayınları'ndan çıkan “Kırmızı Balon Ailesi” kitabıyla okuyucuya hem kişisel hem de mesleki deneyimlerinden süzülen bir anlatım sunuyor.

Bu konuda çocuklar, ebeveynler ve topluma adına bir farkındalık yaratmaya karar vermenizi sağlayan motivasyonunuz neydi?

Evlat edinilmiş bir birey olarak büyürken uzun yıllar boyunca bu konunun toplumda ne kadar az konuşulduğunu, hatta kimi zaman gizlendiğini fark ettim. Oysa evlat edinme bir “sır” değil, bir “hikâye”. Hatta içinde sevgi, emek ve yeniden doğuş olan bir hikaye. Kendi hikayemi açıkça anlatmaya başlamam kişisel bir iyileşme süreciydi. Hikayemi anlattıkça benzer deneyimleri yaşayan ailelere ve çocuklara görünürlük kazandırabileceğimi fark ettim. Böylelikle toplumda evlat edinme normalleşebilirdi, bu en büyük motivasyonum oldu her zaman.

“Bir Evlat Edinilme Hikâyesi” ismiyle kullandığım sosyal medya hesabımı da bu nedenle açtım. Amacım yalnızca kendi hikayemi paylaşmak değil; farklı evlat edinme hikayelerini bir araya getirerek bu konunun toplumda normalleşmesine katkı sunmaktı. Çünkü ne kadar çok hikaye duyarsak, o kadar çok önyargı kırılabilir. Ayrıca, erken çocukluk eğitimi alanında çalışan biri olarak çocuklara kimlik, aidiyet, sevgi ve farklı aile biçimleri gibi kavramların doğru biçimde aktarılmasının önemini okudum yıllarca.

Ebeveynler ve eğitimciler, çocuklara evlat edinmeyi anlatırken en çok hangi noktada zorlanıyor sizce? Bu konuda nasıl bir rehberlik süreci yürütülmeli, hangi setler kullanılmalı?

Çoğunlukla “Çocuğa nasıl açıklamalıyım?” sorusunda güçlük yaşıyorlar. Bu güçlüğün temelinde çoğu zaman yetişkinin kendi kaygısı, yani çocuğun üzüleceği ya da bağlanma sürecinin zarar göreceği endişesi yatıyor. Oysa araştırmalar, çocukların kendi kimlik hikayelerini yaşlarına uygun biçimde ve güvenli bir duygusal ortamda duymalarının, psikolojik sağlamlıklarını ve aidiyet duygularını güçlendirdiğini gösteriyor. Bu nedenle anlatma süreci tek seferlik açıklama değil, çocuğun büyüme süreci boyunca devam eden doğal bir iletişim olmalı.

Eğitimciler açısından zorluk çoğu zaman konuya nasıl yaklaşacağını bilememek şeklinde ortaya çıkıyor. Bir eğitim fakültesi mezunu ve çalışanı olarak bu konuda öğretmen yetiştirme programlarımızın geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu konuyu ele aldığımız bir dersimiz yok müfredatlarda. Bu noktada resimli çocuk kitapları güçlü bir araç; doğru seçilmiş kitaplar çocuklara kimlik gelişimi ve empati açısından güvenli bir anlatı alanı sunabilir.

Rehberlik sürecinde temel ilke doğruluk, açıklık ve duygusal güvenlik konularına dikkat etmek olabilir. Çocuğun yaşına uygun bir dil kullanmak, süreci normalleştirmek ve sevgi temelli bir iletişim kurmak etkili bir yaklaşım olacaktır. Eğitimcilerin ise sınıf içi etkinliklerinde ve ailelerle kurdukları iletişimde kapsayıcı, yargısız ve farkındalık temelli bir dil benimsemeleri önemli. Evlat edinme gizlenmesi değil, yaşamın çeşitliliği içinde konuşulması gereken bir konudur.

Kitaplar, özellikle bu süreci yürütürken çocukların duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için nasıl bir rol oynuyor sizce? Çocuk yayınlarının bu süreçte kolaylaştırıcı bir adım olduğunu söyleyebilir miyiz?

Çocuk edebiyatı, çocuklara kendilerini ve dünyayı anlamlandırdıkları güvenli bir alan sunuyor. Bir çocuk, kitapta kendi yaşamına benzeyen bir hikayeyle karşılaştığında “yalnız değilim” diye düşünür. Bu, özellikle evlat edinilmiş çocuklar için aidiyet duygusunu güçlendiren bir deneyime dönüştürülebilir.

Kırmızı Balon Ailesi’ni yazarken en çok düşündüğüm şey buydu: Evlat edinilmiş bir çocuk, kitapta kendisine benzeyen bir karakteri gördüğünde kendini nasıl hisseder? Bu kitap, sadece bir hikaye değil bir aynaydı. O aynada çocuklar ve ebeveynler kendi duygularını, kaygılarını ve sevgilerini görsünler, istedim. Kitap yayımlandıktan kısa süre sonra birçok evlat edinilmiş çocuğun ailesinden “çocuğum ‘Panda da benim gibiymiş’ dedi” mesajlarını almak, bu görünürlüğün ne kadar eksik olduğunu da gösterdi bana.

Ayrıca, kitaplar yalnızca evlat edinilmiş çocuklara değil, tüm çocuklara farklı aile biçimlerini tanıtmak ve empati geliştirmek açısından da önemli.

Kitabınızın karakterleri nasıl ortaya çıktı? Panda ailesinin her çocuğa hediye ettiği kırmızı balonun evrensel bir anlamı var mı?

Kırmızı Balon Ailesi’ni yazarken, karakterlerin her biri aslında içimde taşıdığım duyguların ve yaşam deneyimlerinin bir yansıması olarak ortaya çıktı. Hikayenin merkezinde yer alan Panda ailesi benim ailem, biziz. Bu aile benim için sevginin, biyolojik bağlardan çok daha öte bir şey olduğunu sembolize ediyor. Pandaları özellikle seçtim. Bunun nedeni kendimi zaman zaman bir pandaya benzetmem aslında. Hikayenin akışı da evlat edinme sürecinde yaşanan bekleme, kabul, sevgi, belirsizlik, aidiyet gibi farklı duygusal katmanlara paralel şekilde ilerliyor.

Kırmızı balon ise hikayenin kalbi diyebilirim. O balon, umudun ve bağın bir simgesi oldu. Her çocuğa verilen kırmızı balon, bir anlamda “sen artık bir aileye bağlısın aynı zamanda özgürsün” mesajını taşıyor. Her okur, o balonda kendi hikayesini görüyor: Kimi için bir sevgi işareti, kimi için bir birlikte olma umudu.

“Kırmızı Balon Ailesi” kime veya kimlere yazıldı peki, önceliklendirdiğiniz bir grup oldu mu?

Aslında tek bir hedef kitlem yoktu, kitap çocuklara ve yetişkinlere hitap eden bir hikaye olarak şekillendi. Evlat edinilmiş çocuklar için bu kitap, kendi hikayelerini güvenli bir dille duymalarını sağlayan........

© Bianet