menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dimitris Mitropanos: Halkın sesi ve Zeibekiko’nun ağır adımları

16 23
06.12.2025

Yunanistan’la yolu bir kez olsun kesişen herkesin kulağına bir yerde mutlaka aynı ses çalınır. Buluşmak için Kos’a gitmek zorunda kalanlar, “her yerde onun şarkıları çalıyordu” diye anlatır. Atina’da gece geç saatte bindiğiniz bir takside radyodan yükselen ses çoğu zaman onunkidir. Selanik’te Ladadika’da kadehler kalkarken yine aynı sese dönülür. Bir dost sofrasında biri hafifçe gülümseyerek “Yunanistan’ın Ahmet Kaya’sı” der. Benzetmeler her daim biraz eksik kalır ama şurası açıktır: Laiko’nun en sahici seslerinden biri olan Dimitris Mitropanos, ölümünün üzerinden on yılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen “her zaman, her yerde”dir.

Dimitris Mitropanos, Nisan 1948’de, Yunanistan İç Savaşı sürerken Tırhala’nın güçlü bir komünist geleneği olan Agia Moni mahallesinde dünyaya gelir. Agia Moni, Ulusal Kurtuluş Cephesi (EAM) ve Yunanistan Demokratik Ordusu’yla (DSE) ilişkili ailelerin yoğun yaşadığı bir mahalledir; bu nedenle, tıpkı Türkiye’de 12 Eylül öncesi bazı mahalleler için denildiği gibi, halk arasında “Küçük Moskova” diye anılır.[1]

Babası, EAM ve ardından DSE saflarında savaşmış bir komünist militandır; iç savaş komünistlerin yenilgisiyle sonuçlandıktan sonra siyasi mülteci olarak Romanya’ya gitmek zorunda kalır. Aile uzun yıllar onun dağda öldüğünü sanır. Mitropanos, babasının hayatta olduğunu ancak on altı yaşındayken Romanya’dan gelen bir mektupla öğrendiğini, onunla yüz yüze ancak yirmi dokuz yaşında karşılaşabildiğini anlatır.[2]

Mitropanos’un çocukluğu, okulda, mahallede ve işyerinde “komünist ailenin çocuğu” olarak fişlenmenin sıradan olduğu bir atmosferde geçer. Dokuz-on yaşlarındayken karakola çağrılıp “siyasetle uğraşma, üniversiteyi unut” türü uyarılarla karşılaştığını söyler. Küçük yaşta çalışmak zorunda kalır; Tırhala’da garsonluk, odun kesme gibi geçici işlerde çalışır.[3]

On altı yaşına geldiğinde hem okumak hem de bir çıkış yolu bulmak umuduyla Atina’ya, Aharnon Caddesi’nde yaşayan dayısının yanına taşınır. Yazları zaten Tırhala’da dayısının tavernasında garsonluk yapmış, odun kesme işlerinde çalışmıştır; Atina’da da okulun yanı sıra yine çalışır ve daha okulunu bitirmeden, sahnede şarkı söyleyerek geçimini kazanmaya başlar.[4]

On yedi yaşındayken, dayısının çalıştığı şirketin Plakiotiko Saloni’de düzenlediği bir gecede söylediği birkaç şarkı, dönemin büyük laiko yorumcularından Grigoris Bithikotsis’in dikkatini çeker; Bithikotsis ona şarkıcı olması gerektiğini söyler ve Columbia’ya gitmesi için onu yüreklendirir. Columbia’da, şirketin yöneticisi Takis Lambropoulos aracılığıyla o sırada stüdyoda kayıt yapan buzuki ustası Giorgos Zampetas’la tanışır; Lambropoulos’un usta müzisyene “yanına al, pişsin” demesinin ardından Mitropanos kısa süre içinde Zampetas’ın yanında sahneye çıkmaya başlar. Zampetas’ı yıllar boyunca “büyük öğretmenim ve ikinci babam” diye anacaktır.

Bu dönemde ilk 45’liği olan “Kayıp Paskalya”yı (Χαμένη Πασχαλιά) yayımlar.[5] İşçi mahallelerinin acısını ve savaş sonrası yoksulluğun karanlık havasını anlatan bu şarkı, alaycı ve umutsuz tonu nedeniyle cunta sansürünün hedefi olur; şarkı kısa süre içinde piyasadan toplatılır ve yıllarca ortadan kaybolur.[6]

Yunanistan müziğinde laiko (λαϊκό) ile entehno (έντεχνο) arasında kalın sınırlar çizmek zor; ikisi daha çok aynı hattın iki ucu gibi düşünülür. Laiko (λαϊκό τραγούδι) sözcüğü, tam karşılığıyla “halk şarkısı / popüler şarkı” anlamına gelir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra rebetikonun kentli sesinin ticarileşmesiyle birlikte ana akım hâline gelir; 1950’lerden 1970’lere uzanan dönem de klasik laiko çağı olarak anılır. Ana enstrümanı buzuki, başlıca mekânları taverna, gece kulüpleri ve düğünlerdir. Sözleri yalın ve doğrudandır; aşk, ayrılık, göç, yoksulluk ve gurbet en çok işlenen temalardır. Bu yıllarda Stelios Kazantzidis, Grigoris Bithikotsis, Marinella, Vicky Moscholiou ve Stratos Dionysiou laikonun en önemli sesleri arasında sayılır.

Entehno ise “sanatlı” anlamına gelir; tam adı entehno laiko tragoudi’dir (έντεχνο λαϊκό τραγούδι) ve kabaca “sanatlı halk şarkısı / popüler şarkı” diye çevrilebilir. 1950’lerin sonundan itibaren Mikis Theodorakis ile Manos Hacıdakis, kırsal halk müziğinin, yani dimotika geleneğinin motiflerini ve kentli laikonun ritim ve melodilerini Batı klasik müziği orkestrasyonu ve modern Yunan şiiriyle birleştirerek bu çizgiyi kurar. Theodorakis’in “Ağıt” (Επιτάφιος), Romiosini (Ρωμιοσύνη) ve “Layıktır” (Άξιον Εστί) gibi yapıtları, Ritsos ve Elytis’in şiirlerini buzuki, yaylılar ve piyano eşliğinde yeni bir müzikal dile çevirir. Hacıdakis ise “Büyük Aşk” (Ο Μεγάλος Ερωτικός) albümünde ve benzer çalışmalarında farklı dönemlerden Yunan şairlerinin dizelerini oda müziği düzenlemeleriyle buluşturur; halk ve sanat müziği öğelerini yan yana getirerek entehno repertuarının ikinci kurucu ayağını oluşturur.[7]

Mitropanos’un icrası laiko ile entehno arasındaki geçiş çizgisinde durur. Gençliğinde Mikis Theodorakis’le tanışır; bestecinin “Romiosini” ve “Layıktır” gibi büyük entehno yapıtlarından bölümleri Yunanistan ve Kıbrıs konserlerinde seslendirir. Sonraki yıllarda repertuarı genişledikçe Dimos Moutsis, Marios Tokas ve Thanos Mikroutsikos gibi hem laiko hem entehno bağlamında anılan bestecilerin şarkılarını yorumlar; bu şarkılarda laikonun ağırlığı ile entehnonun şiirselliği iç içe geçer.[8] Bu köprünün erken ve belirgin duraklarından biri, 1972 tarihli, Dimos Moutsis besteleri ve Manos Eleftheriou sözlerinden oluşan “Aziz Şubat” (Άγιος Φεβρουάριος) albümüdür; Mitropanos’un şiirle ve daha entehno bir orkestrasyonla buluştuğu bu çalışma, ileride Tokas ve Mikroutsikos’la yapacağı ortak kayıtların da önünü açar.

Bu iki dünyanın arasında durmak, onun laikoyu nasıl anladığını ve anlattığını da belirler. Kendi sözleriyle laiko şarkı “klasik müzik değildir; ruh, acı ve paylaşım ister”; eski kuşak bestecilerin beş altı kişi bir araya gelip “bugün Tsitsanis’e gidelim” diyerek yiyip içtikleri, sonra buzukiye uzanıp melodiler ve dizeler sızdırdıkları günleri anar ve “şimdi herkes kendi başına yaşıyor, şarkı nasıl olsun?” diye yakınır. Bu tavır, müziği önce ortak bir hayat pratiği, ancak sonra bir iş olarak gördüğünü gösterir ve 1970’ler ile 80’ler boyunca hem plaklarında hem de sahnede taşıdığı laiko çizgisinin omurgasını oluşturur.[9]

1970’ler ve 80’ler boyunca Mitropanos, Dimos Moutsis, Giorgos Hatzinasios, Takis Mousafiris ve Stavros Kougioumtzis gibi bestecilerin şarkılarıyla klasik laikonun en parlak örneklerini seslendirir.[10] Plakları daha çok dinleyiciye ulaştıkça, Atina ve Selanik’teki taverna ve büyük gece kulüplerinde giderek daha uzun sezonlar geçirir, sahnenin ritmini ve seyircinin nabzını iyice eline alır.

Bu dönemin şarkılarından “Söyle, yürek nerede satılır” (Πες μου πού πουλάν καρδιές), “Şikâyet etme” (Μη παραπονιέσαι τώρα) ve “Günah gibi güzelsin” (Είσαι ωραία σαν αμαρτία) ilk bakışta aşk acısını, hayal kırıklığını ve gece hayatının alkolle karışan yalnızlığını anlatır. Yine de Mitropanos’un tok ve hafif pürüzlü sesi, bu şarkılara yalnızca romantik bir hava değil, gündelik hayatın ağırlığını taşıyan bir içtenlik de katar; Stelios Kazantzidis’e atıfla “acının şarkısı” diye tarif edilen laiko çizgisi, onun yorumunda 1970’ler ve 1980’ler boyunca yeni bir beden bulur.[11]

Söyleşilerinde bu şarkıları yalnızca eğlenmek için söylenen melodiler olarak görmediğini, insanların kaygılarını ve iç konuşmalarını da sahneye taşıdığını vurgular. Gece kulüplerinde masalara bakarken dinleyicilerin yüzlerindeki yorgunluğu ve derdi gördüğünü, şarkı söylemeyi bu yükü bir anlığına paylaşmanın yolu gibi hissettiğini anlatır; bu nedenle sahneyi parıltılı bir eğlence mekânından çok ortak bir dertleşme alanı gibi kurar.[12]

Mitropanos kendisini hiçbir zaman “tarafsız” bir sanatçı olarak tanıtmaz. Çocukluğunun direniş atmosferini, babasının sürgün hikâyesini ve kendi kuşağının baskı deneyimini açık bir siyasi sorumlulukla birlikte taşıdığını söyler. Yunanistan Komünist Gençliği’nin (KNE) Odigitis Festivali’nin sahnesine ilk kez 1977’de, Peristeri’de yapılan üçüncü festivalde çıkar. Bu karşılaşma tek seferlik kalmaz; sonraki yıllarda hem festival programlarında hem de Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ve KNE’nin düzenlediği başka konser ve etkinliklerde defalarca yer alır, böylece festival hattı sahne takviminin doğal duraklarından biri hâline gelir.[13] 2010’da kendisiyle yapılan bir söyleşide festivali “sanatı nasıl istediğimiz, hayatı nasıl istediğimiz” sorusuna verilmiş kolektif bir yanıt olarak tarif eder. Festivalin kendi hayatının bir parçası olduğunu, varlık nedeninin yoldaşlık ve kolektiflik olduğunu, insanlara birlikte emek vererek düşlerini gerçeğe dönüştürebileceklerini gösterdiğini vurgular.[14]

Bu siyasi ve duygusal hat, onun şarkılarına da nüfuz eder. “Kardan adam” (Χιονάνθρωπος) ve “Mezar soyguncusu” (Ο τυμβωρύχος) gibi şarkılar, Maria Dimitriadi’ninki gibi doğrudan siyasi sloganlar taşımıyor olsalar bile, işsizlik, güvencesizlik, göç ve kırılgan ilişkilerle örülü bir dönemin duygusal iklimini kaydeden şarkılar olarak hatırlanır. Yunan solunun kültürel hafızasında Mitropanos’u özel kılan da tam olarak budur; sözü her zaman slogan atmaz, ama sesi her seferinde hangi tarafta durduğunu çok net hissettirir.

1990’ların başında Mitropanos için yeni bir yükseliş dönemi başlar. 1992’de Marios Tokas’la kaydettiği “Ulusal Yalnızlığımız” (Η εθνική μας μοναξιά) albümü, hem satış hem de yarattığı etki açısından önemli bir dönemeçtir; on binlerce satan bu çalışma, onu yeniden geniş kitlelerin başucu seslerinden biri hâline getirir.[15]

Albümün omurgasında yer alan “Seni Selanik’te arıyorum” (Σ’ αναζητώ στη Σαλονίκη), besteci Tokas ile söz yazarı Filippos Grapsas’ın ortak imzasını taşır. Aslında 1980’lerin başında bir şarkı yarışması için yazılmış, farklı yorumculara da teklif edilmiştir, ama asıl karşılığını 1992’de Mitropanos’un sesiyle bulur.[16] Şarkı, Selanik’in sisli sokaklarında kaybolan bir aşkı anlatır gibi görünse de arka planda köyden kente göçün, dağılmış arkadaşlıkların ve bölünmüş bir ülke duygusunun izleri sezilir.

Aynı albümdeki “Burada bir durak” (Μια στάση εδώ), “Denizler” (Θάλασσες) ve “Kalbim, bir dakikalık saygı duruşu tut” da (Κράτα καρδιά μου ενός λεπτού σιγή) yalnızlık, kayıp, borçlar ve tökezleyerek de olsa ayakta kalmaya çalışan insanların kısa hikâyeleri gibi dinlenir. Bu şarkılar sayesinde Mitropanos, 1990’ların kentli işçi sınıfı ve dar gelirli mahalleleri için adeta ortak bir duygular sözlüğü kurar.

Tokas’la işbirliği 1994 tarihli “Güneşle baş başa” (Παρέα μ’ έναν ήλιο) albümüyle sürer. Buradaki en bilinen şarkı olan “Ladadika” (Τα Λαδάδικα), Selanik’in eski liman ve işçi mahallesinin karanlık sokaklarını, yıkılmış dükkânlarını ve oraya sığınan “kaybedenlerin” inatçı onurunu anlatan bir kent ağıdıdır. Şarkıda bir aşk hikâyesi anlatılır, fakat fonda hep aynı manzara vardır: tarih boyunca göç, yoksulluk ve dönüşümlerle sarsılmış bir liman şehrinin kırılgan hafızası.

1996’da, Thanos Mikroutsikos’un besteleriyle yayımlanan “Yüzyılın Barakasında” (Στου αιώνα την παράγκα), hem Mitropanos’un diskografisinde hem de Yunanistan’ın sol kültürel hafızasında özel bir yer tutar. Şarkıların büyük bölümünde Alkis Alkaios’un imzası vardır; temalar hatırlama, yas, kırılma anları ve inatçı bir direnme duygusu etrafında döner.

Albümdeki “Roza” (Ρόζα), ağır temposu ve içe dönük sözleriyle bu dünyanın merkezine yerleşir. “İhtiyacın nasıl tarihe, tarihin nasıl sessizliğe dönüştüğünü” soran dizeler, 20. yüzyılın devrimci deneyimlerine, hayal kırıklıklarına ve suskunluklarına dair bir iç konuşma gibi okunur. Roza’nın kim olduğu konusunda farklı yorumlar vardır; kimi okumalarda figür Rosa Luxemburg’la, kimilerinde ise rebetiko şarkıcısı Roza Eskenazi’yle ilişkilendirilir. Alkis Alkaios bunu hiçbir zaman açıkça doğrulamaz; Thanos Mikroutsikos da söyleşilerde bu figürde yenilgi ile umut arasında gidip gelen bir kuşağın gölgesini gördüğünü söylemekle yetinir.[17]

Mitropanos’un sahnede “Roza”yı söylerken yaptığı zeibekiko bu yüzden sıradan bir “şov” gibi hatırlanmaz. Elleri hafif yana açık, başı öne eğik, sahnede dar bir daire çizerek döndüğü dans, kişisel acı ile kolektif hafızanın birbirine karıştığı bir an gibidir. Seyircinin gözünün önünde yaşanan, gösterişli olmayan ama içi dolu bir iç dökümü andırır.

Aynı albümdeki “Her daim gülümseyenler” (Πάντα γελαστοί) ise “gecenin günahkârları ve şafak yalnızları”ndan söz eden dizeleriyle, ölümle burun buruna yaşayan ama hayata inat gülümsemeyi sürdürenlere adanmış bir şarkı gibi okunur. Alkaios’un sözleri burada da bireysel bir hikâyeyi aşarak kenarda duranların, sınır bölgelerinde ya da sokak çatışmalarında yaşamını riske atanların dünyasına açılır. Mitropanos’un yorumu, bu şarkıyı doğrudan slogan atmadan, yenilgi ve direniş duygusunu her cümlede hissettiren bir ağıt hâline getirir.

“Yüzyılın Barakasında”, bu yönüyle laiko ile entehnonun, hatta rock’a yaklaşan daha sert tınıların buluştuğu bir eşik albüm. Mitropanos burada klasik laiko tavrını terk etmeden daha karanlık bir şiir dünyası ve zengin bir orkestrasyonla buluşur; şarkılar da iç savaş ve diktatörlük sonrası kuşakların yaralı ortak hafızasını bugüne taşıyan birer hatırlama ritüeline dönüşür.

2001 tarihli “Ruhun Biraz Daha Aşağısı” (Στης ψυχής το παρακάτω), Dimitris Mitropanos ile besteci Dimitris Papadimitriou’nun ortak imzasını taşıyan bir albüm. Albüme adını veren şarkının ve birkaç şarkının sözleri Odyseas Ioannou’ya ait, diğerlerinde ise farklı söz yazarlarının imzası bulunuyor. Papadimitriou’nun orkestrasyonuyla entehno ile laiko arasında gidip gelen on dört şarkıda yalnızlık, yılların yorgunluğu, kırgın aşklar ve gündelik hayatın ağırlığı ortak bir duygusal eksen kurar; “Ruhun Biraz Daha Aşağısı”, Mitropanos’un klasik laiko dönemine göre daha içe dönük ve melankolik bir anlatıya yöneldiği geç dönem çalışmalarının ilk adımlarından biri olarak okunabilir.[18]

Bu albümden sonra Mitropanos, 2000’ler boyunca hem stüdyoda hem sahnede daha seyrek ama daha seçici adımlarla yoluna devam eder. 2003 tarihli “Burada olacağım” (Θα είμαι εδώ) albümünde on iki şarkılık bir laiko repertuar söyler; albüme adını veren şarkının söz ve müziği Dionysis Tsaknis’e aittir. 2005 tarihli “Bana gerçeklerini söyle” (Πες μου τ' αληθινά σου) albümünü 2008 çıkışlı “Tam sesinde” (Στη διαπασών) albümü izler. Stamatis Kraounakis ve başka bestecilerin şarkılarının bir araya geldiği albümde “Yine buradayım” (

© Bianet