menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

"Çirkinler"

24 0
16.08.2025

"Gezegenin yok olma tehlikesi karşısında en iyi birkaç bilimci medeniyetin kalıntılarını kurtarmakla görevlendirildi ve devrim niteliğinde bir şey buldular. Yenilenebilir bir güç kaynağı planı. Ama bu dünyanın en büyük sorununa çözüm olmadı: İnsan doğasına..."

Bu alıntı senaryosu Jacob Forman, Vanessa Taylor ve Whit Anderson tarafından kaleme alınan Yönetmenliğini McG’nin yaptığı 2024 ABD yapımı bilim kurgu macera filmi "Çirkinler"e ait. Alıntı filmi izleyen izlemeyen herkesin zihninde çağrışım yapmıştır diye düşünüyorum. Çünkü çok tanıdık. "Dünyamız yok ediliyor" ve bunun sorumluları duşta üç dakikadan fazla kalanlar, iki dakika dişlerini fırçalayanlar… gibi bir algı yaratılıyor ama atmosferi kirletenler, zehirli fabrika atıklarıyla denizleri öldürenler, ormanları siyanüre beleyenler hiçbir zaman söz konusu edilmiyor.

Çünkü suçlamanın sahibi suçlunun ta kendisi. Filmde de böyle bir süreç işliyor. Bu alıntının sahipleri "Paslılar"ın suları zehirlediğini, kaynakları tükettiğini söylüyor ve bunun karşısında mükemmel bir dünyayı yarattıklarını bu dünyada "çirkin ve kötü" hiçbir şey olamayacağını savunuyorlar. Ne kadar benzer değil mi bugünün tüketim ve yabancılaşma kültürüyle. Elbet bu "mükemmellik" için belli bedeller ödemek gerekiyor.

İnşa edilmiş "normalin" dışında kalanlar "mükemmelleşme" sürecine giriyor. Tabii bunun bir bedeli var. Burnu büyük olanlar, şaşılar… Önce hücre tipi yerlere konuluyor, orada çeşitli aşamalardan geçiyorlar ve zamanı geldiğinde "tedavi ediliyorlar". Film o tedavi sürecini bekleyen gençlerin deneyimleri üzerinden ilerliyor. Her replikte sağlamcılığın, kapitalizmin ve şekilciliğin hayattaki yansımaları canlandı zihnimde. Körlüğüne isyan eden dostlarım, bir umudun peşinden koşarken tamamen gözlerinden edilenler, doğası olan yeti çeşitliliği nedeniyle "kusurlu" olduğuna inandırılıp ömrünün her gününü dolu dolu yaşamak yerine kaderine söverek geçirmek zorunda bırakılan insanları düşünüyorum.

Filmin başlarında "Şaşı" ve "Burun" arasında bir diyalog geçiyor. Şaşı ve Burun, burnu büyük olan bir genç ve şaşı bir genç kadının fiziksel özellikleri nedeniyle kendilerine taktığı lakaplar. Burun ile şaşı birisi önce operasyona gitse bile arkadaşlıklarının bozulmayacağına söz veriyorlar birbirlerine. Önce burun gidiyor operasyona. Tamamen değişiyor. Burun "mükemmel" olacak ve o hücrelerde kalmayacaktır artık. Tabii şaşıyla bütün bağını keser. Şaşı bir maske takarak onların yaşadığı ütopik dünyaya gider ve burun kesinlikle onunla eskisi gibi olmayacağını söyler. Çünkü Burun kendisi değildir artık.

Şaşı bu süreçte Shay ile tanışır. Shay kendi gibi olmanın erdemlerinden söz eder. "Ben kendim olarak kalmak istiyorum" der Shay. "Güzel olunca da kendimiz olabiliriz" diyor Şaşı. "Duman" adı altında bir dünya vardır ve orada kolektif bir yaşam sürülür. Herkes olduğu gibi sevilir. Oraya kaçmak için ikna etmeye çalışır Şaşı’yı ama ikna edemez. Yine de kaçmak isterse diye kaçış yolunu anlatır Shay. Bu arada sanal dünya da harekete geçmiş Duman’ı yok etme planları yapar.

Yöntemler çok tanıdıktır. "Duman bizi yok etmeye çalışıyor. İnsanları kaçırıyor ve kandırıyor" gibi propagandalar yapılır ve Şaşı’yı Duman’a ajan olarak göndermeye karar verirler. Bu arada Burun da devreye sokulur ve Şaşı’yı ikna eder. Şaşı içinde takip düzeni olan bir kolye ile Duman’a gider ve oradakilerin güvenini kazanır.

Orada kendi olmanın ve dayanışmanın önemini kavrar. Bu arada da diğer dünya hakkında gerçekleri öğrenir. İnsanlara bir karışımın enjekte edildiğini, "güzelleşirken" özgür iradelerini de yitirdiklerini, köleleştiklerini öğrenir ve takip kolyesini ateşe atar. Tabii yerleri tespit edilir ve duman ülkesi dağıtılır.

O arada karışımın mucidi doktor şu sözlerle düşüncesini dışa vurur. "Özgürlük kanser gibidir. Hiçbir şey vermez." Duman ülkesinde esir alınanlar hızla "Mükemmelleştirme" operasyonuna alınırlar ve onlardan birisi şöyle bir cümle kurar: "Özgürlük değil güzellik istiyorum."

Bilimkurgu çok sevdiğim bir tarz değildir ama bu film üzerine çok düşündüm. Algımızın nasıl yönetildiğinden şekilciliğe, sağlamcılıktan yabancılaşmaya birçok konuda soru işaretleri yarattı. İnsan doğasının bencil olduğu ve sınıflar yarattığı bayat ezberini, Duman ülkesindeki kolektif yaşamı överek çürütmesi filmin en sevdiğim noktalarındandı. Filmin sonunda Duman yenilmiyor. Demek ki kendi olanlar kazanmaya mahkum.

(BS/AB)

Amacı geçinemediklerinden intikam almak mıydı, yoksa hastaların acısını dindirmek mi?

Müessesede dikkat çekmeye mi çalışıyordu, yoksa peşinde olduğu sadece adrenalin dozu yüksek bir heyecan mıydı?

Kahraman mı olmak istiyordu, yoksa bir çeşit Tanrı imajının mı peşindeydi?

Çağdaş Almanya’nın, hatta belki dünyanın kısa zamanda en yüksek sayıda can almış seri katili her ne kadar resmen 87 cinayetten hüküm giymiş olsa da kurban sayısının çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Böylesine bir canavarlığın köklerine inmek ve sebeplerini aramak en tabii refleksimiz olsa da Niels Högel vakasında adeta duvara çarpıyoruz. Ne de olsa küçük Niels’in çocukluğunda çekilmiş amatör filmleri ve fotoğraflarında mutsuzluğa dair en ufak bir işaret yok.

Hatta gayet ahenkli izdivaçlarını günümüze kadar sürdürdükleri görülen annesi Ulla ve babası Didi’nin çocuklarına şiddet dahil, herhangi kötü bir davranış hususunda misal oluşturmadıkları rahatlıkla düşünülebilir.

Tamam, evde riayet edilmesi gereken bazı kurallar yok değildi, fakat disiplinde asla aşırıya kaçılmıyordu; Niels hürriyeti tadarak büyüdü. Benzer vakalarda sık sık rastlanan dinamiklerden dayağa maruz kalmadı, cezalandırılmak üzere bodrum katına kilitlenmedi.

Vaziyet böyle olunca kamera karşısında gayet şaşkın, duygusal olarak fazlasıyla hırpalanmış ve gene de ebeveyn olarak sorumluluklarını sorgulayan “saf” ve “temiz” insanlar görünce seyirci filmin esas kahramanlarıyla empati kurmadan edemiyor.

Suçluluğun ötesinde (Jenseits von schuld/His parents) adlı belgesel Niels’in ebeveynini şartlar elverdiğince yakından takip ediyor, gayet mütevazı, tertipli, huzurlu ve mutlu dünyalarının nasıl altüst........

© Bianet