menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Prof. Dr. Levent Köker: 'Demokratik cumhuriyet' için resmi bir politik hat kurmak şart

16 10
08.08.2025

'Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun çoğulcu ve demokratik yapıda işletilmesi, toplumun bütün kesimlerinin sürece dâhil edilmesi, hem iktidarın hem de muhalefetin mutabık kaldığı başlıklar arasında.

Kanaat önderleri, akademisyenler, hukukçular, aydınlar ve sivil toplum kuruluşlarının komisyona katkıları önemseniyor. Komisyon çalışmalarının sahaya açılacağına dair sinyaller verilse de bunun yol ve yöntemleri henüz netleşmiş değil.

Diğer yandan Kürt sorunun demokratik çözümü ve kalıcı barışın tesisi için sürecin başladığı ilk günlerde kurulan Barış İçin Toplumsal Girişim'in bu konuda sık sık çağrısı da oldu, ancak oluşuma bu kapsamda henüz bir davet gitmedi. Girişimin üyelerinden Siyaset Bilimci Prof. Dr. Levent Köker, sivil toplumun sürece dahil edilmesinin önemini, komisyonun bu anlamda atması gereken adımları bianet'e anlattı.

Levent Köker, bu konuda toplumun sivil toplum algısının çok geniş ve muğlak olduğunu belirterek, üç çerçeveli öneri sunuyor. Ancak öncelikle süreçte toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının sorumluluklarına dair kavramsal bir değerlendirme yapmanın önemli olduğunu söylüyor:

"Genel olarak ‘sivil toplum’ denildiğinde, devletin resmi yapısı, kurumları dışında kalan toplumsal ilişkiler ve örgütlenmeler alanının tümü kastedilmektedir. Bu, sivil toplumu çok geniş ve dolayısıyla o ölçüde de muğlak bir alan hâline getirmektedir. Örneğin, bu yaklaşıma göre, siyasi partiler, dernekler, sendikalar, ticari şirketler, bunların tümü aslında ‘sivil toplum kuruluşları’ olmaktadır. Buna karşılık, bütün bu saydığımız kuruluşların, örgütlerin farklı amaçları bulunmaktadır. Siyasi partilerin amacı siyasi iktidarı ele geçirmek ve böylece devlet yönetimini eline almak; ticari şirketlerin amacı kâr etmek; sendikaların, derneklerin vb. kuruluşların amaçları ise, örgütlendikleri toplum kesimlerinin talepleri ve çıkarları doğrultusunda belirlenmektedir."

Peki, bütün bu farklı sivil toplum kuruluşlarının bu sürece doğrudan ve aynı hedefe yönelecek biçimde katılmaları nasıl sağlanacak?

Köker, bu konuda 'devlet-sivil toplum' ikiliğinin yerine geçecek olan bir üçlü tasnifi dikkate almak gerektiğini söylüyor. Bu tasnifi; 'siyasi, ekonomik ve sivil toplum' olarak irdeliyor:

"Siyasi toplum, doğrudan devlet kurumları içinde, siyasi iktidar mücadelesini yürüten kuruluşlardan ve onların siyasi iktidar odaklı faaliyetlerinden oluşuyor. Ekonomik toplum, kâr-zarar mantığına dayalı çıkar hesaplarıyla yürütülen faaliyetleri ve bu faaliyetleri gerçekleştiren kuruluşları anlatmaktadır. Bu ikisinden farklı olarak sivil toplum, ‘sivil’ kelimesinin kökenindeki anlama uygun olarak, yurttaşlığın gerektirdiği, kamusallığın gerektirdiği demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi değerleri gerçekleştirme yönünde hareket etmekte..."

Köker’e göre, barış ve demokratik toplum inşa etme sürecinde rol üstlenecek olan sivil toplum kuruluşlarının, bu üçlü tasnif uyarınca 'politik ve ekonomik çıkarların yön verdiği kuruluşlar veya faaliyetler niteliğinde' olmaması gerekiyor.

Bu süreçte; demokrasi, eşitlik ve özgürlüğü kendisine hedef olarak belirlemiş sivil toplum kuruluşlarının üzerine düşen görevleri şöyle sıralıyor:

"En önemli görevi, süreci TBMM’de komisyon aracılığıyla demokratik bir şekilde ilerletmeye zorlamak. Böylece mevcut otoriter iktidar yapısının demokrasi yönünde tasfiyesinde karşılaşılabilecek zorlukların toplumsal mutabakat zemininde aşılmasına katkıda bulunmak. Bu soyut tanımın süreç içinde nasıl somutlaşacağı ise komisyon çalışmaları ilerledikçe belirginleşecektir. Her halükârda, 'Kürt sorunu yoktur’ yaklaşımının ve sorunu yalnızca ‘terörün tasfiyesi’nden ibaret sayan tavırların sürece katkı yapmaktan çok, süreci engelleyici bir nitelik taşıdığı vurgulanmalıdır."

Köker, komisyonun tarihi rolünün PKK’nin feshiyle birlikte ortaya çıkan 'barış ve demokratik toplum inşa etme' hedefini sahiplenmesi ve bu hedefte........

© Bianet