Cumartesi Anneleri'nden İkbal Eren: Devlet işlediği suçlarla yüzleşmeli
Kürt sorununun demokratik çözümü ve kalıcı barışın sağlanması bağlamında "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi" adıyla Meclis’te kurulan komisyon, sivil toplumun katılımına açılıyor.
Komisyona katılan tüm siyasi parti temsilcileri sürecin demokratik işletilmesi adına topluma açılması noktasında hem fikirdi. Bu bağlamda gerçekleşen üçüncü toplantıda partiler, komisyona katkı sunması için önerdikleri kurum ve isim listelerini sundu.
Komisyonun 19 ve 20 Ağustos'ta gerçekleşecek olan 4'üncü ve 5'inci toplantılarında önerilen isim ve kurum temsilcileri dinlenecek. bianet olarak, pek çok siyasi parti tarafından önerilen ve haftaya toplantıda öncelikli olarak dinlenecek kurumlar arasında olan Barış Anneleri ve Cumartesi Anneleri’yle konuştuk.
Cumartesi Anneleri’nden İkbal Eren, 30 yıldır bu devletten istediğimiz şeyler çok açık ve çok belli diyor. Bugüne kadar yaşadıkları olumsuz deneyimlerden kaynaklı çok umudu olmasa da, davet gelirse bir kez daha gidip dertlerini anlatabileceklerini söylüyor.
İkbal Eren, geçmişte kurulan 'Hakikat Komisyonu'nundan ders çıkarılması gerektiğine dikkat çekerek, şimdiki komisyon çalışmalarına ilişkin şu önerileri yapıyor:
"Biz orada sadece dosya sunduk, derdimizi anlattık, çekildik. Sonrasında değişen hiçbir şey olmadı, bize geri dönüş de olmadı. Herhangi bir kapsayıcılığı da olmadı, bir sonuç alınmadı. Şimdi bu komisyondan olmanın şekli önemli. Sadece konuşmak için mi orada olacağız yoksa oranın katılımcısı mı olacağız? Komisyonun daimi ve gerçek bir parçası olup olmamamız önemli. O uzun listenin tümünün orada sürekli katılımcı olması gerekir diye düşünüyorum. Böyle olmadığı takdirde, sadece sözünü söyleyip çekilmek şeklinde orada bulunmanın bir faydası olacağını sanmıyorum. Bizi dinleyecek olan insanlar, bizim derdimizi zaten biliyorlar. Kayıtlara geçmesi açısından önemli ama karar verici olmak önemli."
Eren, komisyona taşıyacakları taleplerinin aslında her cumartesi eylemlerinde dile getirdikleri talepler olduğunu belirterek şöyle sıralıyor:
"Kayıplarımızın failleri yargılansın, cezasızlık son bulsun, sevdiklerimizin akıbeti açıklansın istiyoruz. Zaman aşımı kavramı son bulsun istiyoruz, bu sağlandığında biz failleri zaten biliyoruz, onların yargılanmasının yolu da açılacaktır. Biz bunu 30 yıldır söylüyoruz. Bu ülkede gözaltında kaybedenlerin akıbeti açıklanmazsa demokrasiye ulaşmak zaten mümkün değil. Devlet işlediği suçlarla yüzleşmeli."
Geçmiş deneyimlerinden umutsuz olsa da süreçte gelinen aşamayı önemsediklerini belirten Eren, "Biz aile olarak 45 yıldır bunun mücadelesini veriyoruz. Umarım iyi sonuçlar alınır ama bu güne kadar yaşadığımız şeylerden kaynaklı umut etmekten öte gidemiyoruz. Bizim mücadelemiz yıllardır süren ve sonuca odaklı bir mücadele. Elbette bu çalışmalar, girişimler bizim için de önemli ama bugüne kadar yaşadıklarımız da umutsuzluğa sevk ediyor" diyor.
Eren, komisyondaki siyasetçilerin alacağı tavrın bu süreçte önemli olduğuna değiniyor. Barış ve demokrasi için adımlar atıldığı bu günlerde AYM kararına rağmen hala kapalı olan Galatasaray Meydanı’nı hatırlatıyor:
"Komisyon tek başına bağımsız karar verebilecek mi? Yoksa birilerinin telkinlerini mi yerine getirecek? Bu önemli. Bizim kayıplarımız için buluşma alanımız bugün hala kapalı. Yani burayı bile açmaktan imtina eden bir yönetim, şimdi Meclis'te bizim için ne yapacak? Beni nasıl karşılayacak? Bu nasıl bir çelişkidir? Burada bana izin vermezken diğer tarafta beni muhatap alıp 'derdin nedir' diye soracak. Umutsuz olmak için o kadar çok neden var ki ama yine de sözümüzü oraya taşıyacağız. Bunların kayıtlara geçmiş olması önemli. Umarım ben yanılırım, iyi sonuçlar alınır."
Barış Anneleri'nden Havva Kıran da bu güne kadar dile getirdikleri tüm talepleri komisyonda dile getireceklerini söylüyor. Anneler olarak artık ölümlerin yaşanmamasını istediklerini belirten Kıran, "Artık cenazeler gelmesin. Türk annelerinin de Kürt annelerinin de gözyaşları dursun istiyoruz" diyor.
Anadilinde konuşabilme ve bu konudaki baskıların sona ermesi yönünde taleplerini de komisyona ileteceklerini belirten Kıran, "Savaş değil, barış istiyoruz. Dilimizi konuşabilmek, kültürümüzü özgürce yaşayabilmek istiyoruz. Eğer bir genç sokakta, arabada, kendi anadilinde konuştuğu için saldırıya uğruyorsa bu sorun çözülmemiş demektir. Herkesin kendi diliyle yaşamaya hakkı var. Çocuklarımız kendi anadilinde eğitim alabilsin, kapatılan okullar açılsın istiyoruz" çağrısı yapıyor.
(AB)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile Dışişleri Bakanlığındaki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında Suriye'deki durumu........
© Bianet
