menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

YKS’ye girecek öğrencilere sınav öncesi, sınav günü ve sonrası için öneriler

17 12
17.06.2025

“YKS, sadece bir sınav değil; yılların emeğini, inancını ve hayalini taçlandırma anıdır.”

Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), öğrencilerin yıllar süren emeklerinin karşılığını almak üzere çıktıkları önemli bir sınavdır. Ancak YKS sadece bilgiyle değil, doğru strateji ve psikolojik dengeyle de başarıya ulaşılabilen bir süreçtir. Bu yazıda sınav öncesi, sınav günü, sınav anı ve sınav sonrası için öğrencilerin işine yarayacak önerileri bir araya getiriyoruz.

Sınava son haftalarda girilirken yeni konu öğrenmeye çalışmak yerine daha önce öğrenilmiş bilgileri pekiştirmek çok daha verimlidir. Özellikle deneme sınavlarında yaptığınız hataları gözden geçirerek eksiklerinizi toparlamaya çalışın.

Sınavdan birkaç gün önce erken yatıp erken kalkmaya başlayın. Bedenin sınav saatinde en verimli hâline gelmesi için biyolojik saatinizi sınav gününe uygun hale getirin.

Ağır ve yağlı yiyeceklerden kaçının. Lifli, protein ağırlıklı ve sizi tok tutacak besinleri tercih edin. Aşırı şeker tüketiminden uzak durun. Sınav öncesinde mideyi yormamak önemlidir.

Kimlik kartınız, sınav giriş belgeniz ve şeffaf etiketli bir su şişesini sınavdan bir gün önce çantanıza koyun. Kalem, silgi gibi kırtasiye malzemeleri genellikle ÖSYM tarafından sağlansa da özel bir ihtiyacınız varsa sınav kılavuzunu kontrol edin.

Unutmayın: Bu sınav sizin insan olarak değerinizi ölçmez. “Yapabildiğimin en iyisini yapacağım” düşüncesiyle yaklaşın. Nefes egzersizleri ve olumlu iç konuşmalar stresinizi dengelemeye yardımcı olur.

Sınavdan en az iki saat önce kalkarak bedeninizi rahatlatın. Hafif bir kahvaltı yapın. Daha önce denemediğiniz yiyecekleri tüketmeyin.

Sınav yerine geç kalmak stresi artırır. Yola erken çıkın. Mümkünse sınav yerinizi önceden gidip görün. Sınavdan en az bir saat önce okulun önünde olun.

Sınav salonuna girene kadar panik yapan insanlardan uzak durmaya çalışın. Onların heyecanı size geçebilir.

Sınavın ilk dakikaları doğal olarak streslidir. Kalemini yerleştir, sınav kitapçığını kontrol et ve birkaç derin nefes al. Bu ilk dakikalarda soruya odaklanmak yerine düzenini kurmaya çalış.

Zor sorular moralini bozmasın. Önce kolay soruları çözerek zaman kazan ve özgüvenini yükselt.

“Değildir, en az, önce, yalnızca” gibi yönlendirici kelimeleri gözden kaçırma. Soru kökünü mutlaka iki kez oku.

Saati sık sık kontrol etmek yerine belirli aralıklarla kontrol et. Her test için yaklaşık süre ayır (örneğin TYT’de Türkçe için 35 dakika gibi). Takıldığın soruda fazla zaman kaybetmeden işaret koy ve geç.

Kodlamayı sona bırakmak risktir. 10 soruda bir ya da her sayfa sonunda kodlama yapmak daha güvenli bir yöntemdir.

Aşırı heyecan geldiğinde kalemi bırak, gözlerini kapat, 3 derin nefes al. İçinden kendine “Ben bu an için hazırlandım, elimden gelenin en iyisini yapıyorum” de.

Test değiştirirken birkaç saniyelik mola ver. Derin nefes almak zihnini tazeler.

Sınavdan çıktığında aklına takılan sorular olabilir. Ancak artık değiştirilebilecek bir şey yok. Kendini suçlama ve pişmanlık duygusuyla yorulma. Bu bir sınavdı, hayat değil.

Arkadaşlarının netlerini öğrenmeye çalışmak, puan hesaplama sitelerine takılmak sadece kaygıyı artırır. Kendinle kal, sınavı biraz olsun unut.

Bunca aylık emeğin ardından bir süre dinlenmek hakkındır. Dizi izle, kitap oku, doğa yürüyüşü yap, sohbet et. Ruhunu ve bedenini yenile.

Sınav sonuçları açıklanana kadar hedeflediğin bölümler, üniversiteler hakkında bilgi topla. Sadece puana göre değil, ilgi alanlarına ve yaşam hedeflerine göre tercih yap.

Eğer sonuçlar beklediğin gibi gelmezse dünyanın sonu değil. Gerekirse bir yıl daha hazırlanmak bir başarısızlık değil, bir olgunluk göstergesidir.

YKS sadece bir sınav değildir; sabrın, azmin ve içsel gücün sınandığı bir yolculuktur. Bu yolculukta herkesin hikâyesi farklıdır ama her biri değerlidir. Sınav günü ne olursa olsun, sen zaten bu maratonun kahramanısın.

Unutmayın: Başarı sadece bir sonuç değil, o sonuca giden yolda gösterdiğin emek, azim ve cesarettir.

Hepinize gönülden başarılar diliyorum.

(AÖ/VC)

“Bize yaşama hakkı vermiyorlar. Ailem başta kabul etmiyor. Hadi bay.”

5 Haziran gecesi Edirne’de intihar eden Helin isimli trans kadının bu son sözleri hâlâ zihnimde yankılanıyor. Helin’in bu sözleri, yaşadıklarının İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin özüne aykırı olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

10 Aralık 1948’de kabul edilen ve bugüne kadar 500’den fazla dile tercüme edilerek yeryüzündeki herkese ulaştırılan bu beyanname; insan onuru, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi temel değerler üzerine inşa edilmiştir. Ne yazık ki bu değerler Helin’in yaşamına dokunamamış. İnsan onuruna yakışır bir yaşam ancak bireyin ve toplulukların özgür olduğu, yalnızca eşit hissetmediği, aynı zamanda eşitliğin güvence altına alındığı bir ortamda mümkündür. Beyannamenin kardeşlik ilkesi de yalnızca diğer değerlerin anlamlı biçimde yaşama geçirilmesiyle anlam kazanır.

Helin, bu dünyada ailesinin yanında dahi kendisi olarak var olmanın zorluğuna dayanamayarak “Hadi bay” diyerek aramızdan ayrıldı. İki kelimelik bu veda, Helin’i aramızdan alıp götüren bir çığlıktı. Aslında bu bir çığlık. Ne yazık ki bu çığlığı yeterince duymuyoruz.

Bir diğer üzücü gerçek ise Helin’in yaşadıklarının ilk ve tek olmaması. İstanbul Onur Haftası ve Trans Onur Haftası komiteleri de açıklamasında bu durumun yapısal yönüne dikkat çekerek; yaşananların bireysel değil, sistematik olduğunu vurguladı.

Komiteler, Helin’in yaşamına son vermesinin sağlık, eğitim, istihdam, barınma gibi alanlarda kapsayıcı politikaların eksikliğiyle bağlantılı olduğunu belirtti. Aynı zamanda LGBTİ ’lara yönelik nefret söylemlerinin etkisinin de altı çizildi. Bu nedenle Helin’in intiharı, uygulanan politikalarla doğrudan bağlantılı olup, politik bir cinayet olarak nitelendiriliyor.

Toplumsal yaşama katılımı engelleyen, özellikle sağlık gibi yaşamsal hizmetlere erişimde yaşanan sorunlar, LGBTİ ’ları daha fazla etkiliyor. Bu konudaki en güncel çalışma İngiltere’deki Ulusal İstatistik Ofisi'ne ait. 9 Nisan’da yayımlanan çalışmaya göre, aynı yaş grubundaki gey, lezbiyen, biseksüel ve diğer cinsel yönelimlere sahip kişiler arasında kasıtlı biçimde kendisine zarar verme oranı 100 bin kişide 1508,9 iken, kendisini heteroseksüel olarak tanımlayan kişilerde bu oran 100 bin kişide 598.4 oluyor.

İngiltere ve Galler’de Mart 2021 ile Aralık 2023 arasında yapılan çalışmada aynı grupta intihar oranı da her 100 bin kişide yüzde 50,3 iken, heteroseksüellerde yüzde 23,1 olarak tespit edildi. Yani, LGBTİ 'ların intihar oranı heteroseksüellere göre 2,2 kat daha fazla.

Tahmin edileceği gibi bu sonuçlar sadece elde edilen verilerle ilgili. Verilerin durumun tamamını yansıtmaması da LGBTİ ’ların yaşadığı güvensizlik duygusu ile ilgili: Cinsel yönelimlerini söylemekten çekiniyorlar. Ayrıca çalışmaya katılanlar arasında bazı deneyimlerini paylaşmayanlar da olabilir. Bu da, gerçek tablonun açıklanandan daha ağır olabileceğine işaret ediyor.

Çalışma çok önemli bir uyarı yaparak, “Salt bu verilerin cinsel yönelimin kasıtlı bir biçimde kendisine zarar verme veya intihar açısından raslantısal faktörü olduğunu söylemenin mükün olmadığını” ifade ediyor.

İngiltere’deki bu çalışmayı okurken İstanbul Onur Haftası ve Trans Onur Haftası komitelerinin açıklamasındaki eğitim, sağlık, istihdam, barınma vb. alanlardaki yapısal sorunları düşündüm. Ardındaki neden ne olursa olsun toplumun bir kesiminin daha fazla yaşamını yitirmesi, kendisine kasıtlı bir biçimde zarar vermesi devletin ve ilgili tüm kamu otoritelerinin, bu vakaları önlemek ve azaltmak için hangi gruplara........

© Bianet